11

475 66 220
                                    

Keyifli okumalar ♥️♥️

...

Borçlu Aylin Gökmen, müvekkilim Hasan Aydın'a ait .. adresli 5/15 numaralı apartmanda üç yıldır ikamet etmektedir. Borçlu, ev sahibi müvekkilimin iki aylık kirasını süresinde ödememiş, Hasan Aydın'ın çekmiş olduğu ihtarnamelere rağmen zamanında ifa etmemiştir. Müvekkilim, kiracıyı tahliye ettirmesine karşın ödenmemiş iki aylık kira bedelini henüz tahsil edemediğinden borçlu hakkında gerekli icra ve haciz takibi başlatılarak tahsil edilmemiş kira bedeli olan 6500 TL'nin borç tarihi itibariyle yasal faizi ile birlikte tahsiliyle tarafımıza ödenmesi için gerekli işlemin yapılmasını arz ve talep ederiz.

Evet, maalesef gözlerim gayet iyi görüyordu ve okuduğumu da çok net bir şekilde özümseyebiliyordum. Benim bağrıma basmaktan asla çekinmediğim, yüzünün nuruna güvenerek evini tuttuğum Hüseyin amcam, yeni evime hayırlı olsun hediyesi misali icra celbi yollamıştı. "Aylin, genel haciz yolu mu başlatmışlar ona bak."

Telefonun karşısındaki henüz mezun olamamış arkadaşıma icra celbini tam dört kez okumuş, ocağına düştüğüm için de baktığı kitaplardan medet ummanın peşine düşmüştüm. Bende öyle bir şans vardı ki Yeşim'in son sene aldığı dersten davalı konumundaydım, kızın konu hakkında henüz yeterince bir bilgisi yoktu. Benim param ne kadarsa Yeşim'in de konu hakkındaki bilgisi o kadardı. Yani neredeyse sıfıra yakın. "Kızım ben nereden bileceğim genel mi özel mi? O nerede yazıyor? Ayrıca ne önemi var?"

Kağıtta zaten iki paragraf bir şey yazıyordu, benim tek dikkatimi çeken ise koyu, kalın puntalı, bir de üstüne üstlük altı çizili 6500 sayısıydı. Mala anlatır gibi tüm özellikleri kullanmışlardı miktarın üstünde. Hiç demiyorlardı, hesabında 162 lirası var bu kızın, işler kesat mı diye. İnsanlık bitmişti, bitmiş! Nereden bulacaktım şimdi ben o parayı? "Süreler ona göre değişiyor, yazmamışlar mı ödeme emrinde?"

Kağıda tekrar baktım ve ofladım. "Ne vardı şu İcra Hukukunu üstten alsaydın da üçüncü sınıfta öğrenmiş olsaydın? Bak arkadaşının başına ne işler geldi ama yardımcı olamıyorsun."

"Aynen Aylin, aynen kızım." dedi arkadaşım, "Ben o sıra Ceza'dan AA ile geçmenin peşindeydim. Malum arkadaşım bir dolandırıcı olduğu için ilk işim bu olur sanıyordum."

"Hemen de lafları sapla bana, hiç acıman yok gerçekten. Param olsa bulaşır mıyım bu işlere? Bak alnımın teriyle para kazanmak için karşı komşumun evini temizliğe bile gidiyorum. Elimizden bu kadar geliyor işte." Kağıdın üstünde süreye dahil bir bilgi göremediğimden, "Ayrıca süre müre yazmıyor, neyse ki rakiplerin baya niteliksiz. Sen ileride bunların hakkından baya iyi gelirsin." dedim. Ee sitemimi ederdim ama arkadaşımın kıymetini de bilirdim.

"Kızım İcra Dairesi gönderiyor o ödeme emrini, sürenin yazması lazımdı," dedi Yeşim, ben ise hiçbir halt anlamadığım için tırnaklarımı kemirmeye devam ettim. "Bu ödemem için gerekli olan süre kaç ay? Üç dört kadar var mıdır?"

Yeşim telefondan ofladı ve "Abuk subuk konuşma," dedi. "Ya beş ya da yedi gün."

İşte beni oturduğum yerden telaşla kaldıran ve evin içinde volta atmama sebep olan cümle tam olarak da buydu. Vay anasını satayım ya, düşene tekme vurulması bir ay bile sürmüyordu demek. İnsanın beş ya da yedi günde o parayı bulabilmesi için anca kötü yola düşmesi gerekirdi. "Bittim ben, evime icraya gelseler bilgisayarımı alırlar mı?"

Yeşim "O kadarını bilmiyorum," dedi, beni keder içinde bırakmıştı. "O zaman bilgisayarımı senin evine koyalım, gelince alacak hiçbir şey bulamazlarsa prosedür ne? İçeri düşer miyim? Yatarı yoktur değil mi, eğer 6500 lira için içeri falan düşersem kaldıramam ben bunu."

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now