18

433 57 125
                                    

Keyifli okumalar, oy vermeyi unutmayınn

.

Tuğrul Akdemir ile yaşamak ciddi bir nefis terbiyesi istiyordu.

Mesela kahvaltı masasına duştan çıktığı gibi inip, ıslandığı için tenini gösteren beyaz tişörtüyle hiçbir şey olmamış gibi karşımda oturabiliyordu. Nasıl bir afet olduğundan habersizdi muhtemelen çünkü Amerika'ya vuran kasırgalar gibi üstümden geçmek üzereydi.

"Edep nerede yahu?" dedim kendimi tutamayarak. "Nefsin yedi kapısından geçmeyi kafama koysam senin yüzünden eşiği bile geçemezdim."

Dilimlenmiş salatalıktan bir tane ağzına atmış Tuğrul bana döndü ve ne diyorsun ifadesiyle yüzüme bön bön baktı. "Ben bu şartlarda Poyraz'ı tavlayamam." Çatalı bırakıp geriye yaslandım ve kollarımı da göğsümde birleştirdim.

Beni pek umursamadan kahvaltı tabağına geri döndü, tabi dönerdi. Ben ona bakmaktan tek lokma yiyemiyordum, beyefendi götürüyordu her şeyden. "Sana diyorum," diye çıkıştım. "Sen böyle aklımı çelerken nasıl motive olayım görevime?"

"Aylin," dedi bıkkın bir sesle. "Bana bakmayı kes ve kahvaltını yap," İşe yaramayan çözümünü görmezden geldim. "Yapacağım ama tatlıdan başlama isteğim tetiklenirken ne yapabilirim?"

"Ne diyorsun yine?" Bezmiş olabilirdi ama tahmin edilebileceği gibi bu da umurumda değildi. "Ağzım sulandı diyorum, Ferrarimiz olsa da çizmesinler diye üstünü örtebiliriz." Kaş göz hareketlerim ile bakışları kendi vücuduna döndü. Islanan tişörtü yüzünden tüm malın meydanda olduğunu yeni fark etmişçesine kaşları yukarı kalktı.

"Sen bana mı sulanıyorsun?"

Dahi diye bağırmamak için kendimi tuttum, evden atılmak istemezdim sonuçta. "Sulanmak demeyelim," Şöyle bir süzdüm karşımdaki manzarayı. "Ne verimli bir gen havuzu olduğun hayalinden etkileniyorum." Omuz silktim. "O havuzda ne yüzülürdü var ya. Üff-"

"Ne?" diye tepki verdi yüzü buruşurken. Tabi, o ne anlayacaktı ki gen peşinde olmanın ne demek olduğunu? Zengindi, yakışıklıydı. Tek eksiği zekaydı, ona da bu kadar paraya ihtiyacı bile olmayabilirdi. "Bak," dedim ve masaya direklerimi yaslayarak ona doğru eğildim. "Senin eksiklerin bende, muhteşem bir ortaklık kurabiliriz."

"Ortaklık dediğin çocuk mu?"

Adlandırma detayını es geçtim. "Çocuk, meyve veya deney diyebiliriz. Sonuçta ortaya muhteşem bir varlık çıkacak." Tuğrul Akdemir'den alınan genler ve benim muhteşem zekamın birleşimiyle ortaya çıkacak çocuğun hayali saç baş beyazlatırdı. "Daha az alkol," dedi ayağa kalkarken. "Daha az şuursuz hayal."

"Nereye ya?" diye söylendim. Aynı anda da dikkat dağıtıcı faktör uzaklaşır uzaklaşmaz ağzıma peynirden atmış, tam ekmeğe yönelirken de Ferrari'sinin üstünü örten vizyonsuz ile göz göze gelmiştim. "Gerçekten gidip ceket mi giydin?" Kafamı iki yana salladım. "Malının kıymetini bilmeyen gördüm de, senin kadarı bana da sürpriz oldu."

"Mal dediğin şey bedenim," Hala söylenmeye devam ediyordu, olayı kavrayamamış olmalıydı. "Beynin ve düşüncelerin de dahil her şey malın Tuğrul Akdemir, bunları sermayeye dönüştürme ve aktarma şansın var."

"Sermayeye ihtiyacım mı var sence?"

Fakirsin Aylin, zengin senin halinden ne anlayacak Allah aşkına?

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now