23/2

773 61 61
                                    

...

Yeşim'den öğrenecek çok şeyim vardı.

Her geçen gün, ömrümün geri kalanında gerçekten daha fazla beni şaşırtamaz dediğim her an beni biraz daha şaşırtıyordu. Sinsi bir yılan gibiydi, bazen gerçekten zehirleyemeyeceği insan olmadığını düşünüyordum.

Gerçi aşırı tepkisiz ve boş bakışlı Cihangir zehirlenmemiş gibi duruyordu ama kanına giren zehrin yavaş yavaş onu ele geçirdiğinin farkında değildi sadece. Bu işin sonunda 'enişte' olacağına tüm servetim üzerine bahse girerdim. Tabi beş kuruşum dahi olmadığından servetim üzerine konuşmak kolaydı işte.

Poyrazların mükemmel görünen bahçesine imrenerek baktım ve kapıya kadar olan yolu tamamladım. Biz de zengindik, yani finansmanımızı sağlayan Tuğrul zengindi, neden böyle güzel bir bahçeye bakan evimiz yoktu ki?

Buldun da bunuyorsun, diye söylenen iç sesime aldırmadım. Zengin rolü yapıyorsam, zengin gibi yaşamam gerekirdi ve bu bahçe gerçekten zenginlik kokuyordu. Bizim evde de kokan tek şey yıkanmayan bulaşıklardı, onları da yıkamaya kimsenin niyeti olmuyordu.

"Buyurun?" Çaldığım kapı açıldığında, karşımda duran kadına gülümsedim. "Ben Poyraz için gelmiştim de?" Öf, Poyraz için gelmiştim neydi ya? Evlere servise çıkmışım gibi, saçmalık dolu bir cümleydi. "Poyraz Bey biraz-"

"Biliyorum, rahatsız. Ondan geldim zaten." diyerek en sahtekar gülümselerimden birini suratıma iyice yerleştirdim. Kadının gözleri kısılmıştı ama hasta olduğu bilgisini vermiş olmam onu ikna etmiş gibi hafifçe kenara çekildi. "Buyurun lütfen."

Kadın gayet mesafeli şekilde bana Poyraz'ın zaten bildiğim odasını gösterdi ve bir adım geri çekildi. Onun beni tanıdığından emin olmadan yanımdan ayrılmayacağı gayet açık olduğundan, kapıya iki kere vurdum ve içeriden gelen çatallı sesle araladım.

"Melis?" Poyraz kapının tam karşısında kalan yatağında hafifçe doğrulunca, kadına teşekkür etmek için arkama dönecektim ki çoktan gittiğini görmüştüm. Zenginlerin hizmetçileri bile muhteşemdi, resmen kadın anında yok olmuştu.

"Selam, hasta ama hala yakışıklı çocuk." Odaya hızlı bir giriş yaptığımda, Poyraz'ın yüzünde yorgun bir gülümseme oluştu. Elimdeki poşeti dikkatlice boş komodinin üzerine koydum. "Selam, beni hastayken uyandırmasına rağmen hala güzel görünen kız."

Vay canına, beklenmedik iltifatlar alacağım seviyeye gelmiştim! "Yalnız senden hoşlanan kızlara böyle şeyler demen hoş olmuyor," diyerek kalbimi gösterdim. "Bu organın standart kan pompalaması gerekiyor hayatta kalmam için, lütfen dikkat."

Gözleri kısılana kadar güldü ve gözlerinin kenarları kızarmış olsa bile hala taş gibi göründüğünü kanıtlamak istercesine, eliyle saçlarını düzeltti.

Eh, böyle bir afeti devrandan daha iyi bir görev düşünemezdim. "Ederim, hayatta kalman önemli." diyerek göz kırptı. Aylin olsaydı 'senin platoniklikten zedelenen egon biraz daha tatmin olabilsin diye mi önemli?' derdi ancak ben Melis'tim. Bu nedenle güldüm, sanki söylediği hoşuma gitmiş gibi.

"Senin de hayatta kalman önemli olduğundan," Komodindeki poşeti göstererek, devam ettim. "Sana çorba getirdim." Poyraz şaşkınlıkla havalanan kaşları ile hızlıca poşeti eline aldı. "Dikkat et! İçinde sıvı dolu bir kase var, her yere dökeceksin!"

"Ah, doğru." Daha dikkatli davranmaya başladığında "Gerçi döksen daha iyiydi, hani üstünü çıkarma falan," diyerek bu sefer ben ona göz kırptım. "Artık beni şaşırtmak için çok daha fazlasına ihtiyacın var Melis, bunlara şaşırmıyorum."

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Aug 07, 2023 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now