15

417 65 195
                                    

Merhabalar, nihayet 15. Bölüme kadar geldik :)

Mutlaka hatırlayanlar çıkar, biz bu kurgunun ilk on beş bölümünü istediğimiz gibi yazamamaktan hep şikayetçiydik. Şimdi istediğimiz gibi düzeltmekten çok memnunuz, inşallah siz de bizim kadar memnunsunuzdur 🙏🏻

Bu arada ilk versiyon olan Deeper kitabını okumadan, direkt Dip şeklini okuyan kaç kişiyiz acaba? 🫶🏻

Yıkılan Kule.

Bir taksinin içerisindeydim, Tuğrul fakültenin önünde yaşananlardan sonra hiç beklemeden beni üniversitenin dışına çıkarmış, elimi bir saniye olsun bırakmadan araç çevirmişti. Az önce yaşadıklarım çok olağanmış gibi davranıyordu, sanki yıllardır kaçtığım abim bir anda karşıma çıkmamış, benim evime adamını yollayarak kardeşini öldürtmeye çalışmamış gibi.

"Sen de haklısın tabii," diye söylendim yanımda oturan ev sahibime, gözleri bana hiç dönmemişti, tarif ettiği adrese gidiyor muyuz diye yola odaklı bakıyordu. "Sonuçta canı tehlikede olan sen değilsin, yıllardır abisinden kaçan benim. Halden anlamaman normal."

Üzerimde bir bakış hissediyordum, gözlerin sahibi Tuğrul olmadığından dikiz aynasına dönmüş, "Bir sorun mu vardı? Neden öyle bakıyorsunuz?" diye sormak zorunda kalmıştım. Karşılığında beklediğim devrilen bir göz ve "Ya sabır," diye söylenen bir şoför duymak değildi. "Dakikalar önce abime karşı aldığım sayılı zaferlerden biri yaşandı, lütfen göz falan devirip keyfimi kaçırmayın. Hayır birdiniz iki oldunuz başıma."

"Abi sen nasıl dayanıyorsun bu hanıma?" diye sordu müsabetsiz taksici, ev sahibim de derin bir nefes verip dikiz aynasına döndü. "Şuradan döneceksin," diyen Tuğrul  taksiciyi kaale almayınca benim hakkımda konuşmaya bile tenezzül etmeyişine iyice sinirlenmiştim. Hayır, madem sevincim hakkında iki kelam etmeyeceksin, bari beni bırak eve gideyim. Ufak çaplı bir eğlence düzenleyeyim. "Sağdan gir."

"Bravo, gerçekten harika-" Ben daha cümlemi tamamlayamadan Tuğrul sert bakışlarını taksiye bindiğimizden beri ilk defa bana çevirdi. "Yeter boş konuştuğun," deyip bana kızınca bir an afalladım, öyle biriydi ki kızması bile suskunluğuna tercih ediliyordu. Çünkü bana kalırsa birinin ruh halini de, duygularını da, kişiliğini de o anki ses tonundan, kullandığı kelimelerden az da olsa anlayabiliyorduk. Tuğrul konuşmayı tercih etmediği için ne tip biri, kafasından neler geçiyor anlaması daha da zor oluyordu.

"Bak istediğinde ne güzel karşılık veriyorsun," dedim Tuğrul'a, o ise bana karşı ilgisini çoktan kaybetmiş, taksiciye son kez yer tarif ettikten sonra "Burada dur," demişti.

Onunla beraber aşağıya indim, çevrede pek de bina olmadığını, daha çok iki üç katlı villa tipli evlerin bulunduğu bir yere geldiğimizi görüyordum. Ev sahibim taksiciyle kendi çapında bir şeyler konuşurken hala daha zenginlerin yaşadıkları yerleri keşfeden biri gibi bakıyordum etrafa. Adamlar oksijeni bile kaynağından alıyordu, ağaçların ortasında mis gibi havası olan efsane bir yerdi burası.

"Gel," dedi tefeci, elimi de tutmuş, yine hızlı adımlar atarak beni peşinden sürüklemişti. "Taksicinin yanında bana ayıp ettin bu arada, dua et o an tersime gelmedin. Yoksa çok şey derdim."

"Bir kerelik susmuş oldun fena mı?" diye sordu Tuğrul, ben taksiden indiğimiz yerdeki evlerden birine yöneleceğiz zannederken yine beni metrelerce yürütmeye niyetli gibiydi. "Abim birden fazla kez karşıma çıktı ve ben hepsinde de paçayı sıyırdım, bunun benim için ne anlama geldiğini biliyor musun sen?"

DİP: ACININ KRALLIĞI Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin