10

479 69 163
                                    

Keyifli okumalar ♥️♥️

...

Bugün çok tuhaf bir güne gözlerimi aralamıştım. Hani şu yaşarken çok absürt gelmeyen ama olay bittikten sonra ne alakaydı dedirten bir durumdan bahsediyorum.

Elimdeki kahve bardağını dudaklarıma götürdüm, oldum olası Türk kahvesini sevmezdim; bana kalırsa kokusu kadar güzel olmayan yegane içeceklerden biriydi. Yine de hatır gönül meselesi diyerek bir kültür gözüyle bakmış, üst komşum Rukiye Teyze beni güne davet ettiğinde evine çıkmayı da, acı kahvesini içmeyi de kabul etmiştim.

"Ay Aylin, sen de pek hoşsun maşallah, bekar mısın?" dedi iki üst komşum Nigar abla, salondaydık ve ne hikmetse beş kadının ortasında kalan sandalyede ben oturuyordum. Üniversitemizdeki görsel sanatlar fakültesinin canlı modellerinden gibiydim, kimisi beni göz süzgecinden geçirip muhtemelen oğlu için zihninde resmediyor kimisi de okuduğum bölümün ilerideki malvarlığıma etkisini hesaplayıp evliliğe katkı payımı yüzdeye çeviriyordu.

"Bekarım Nigar abla, şimdilik okul peşinde koşturuyoruz. Sen kim için bakıyordun bana, yaşın pek büyük değil senin?" Kahvemden bir yudum aldım, Mehveş Hanım teyze ve Belkıs abla fısır fısır konuşurken duyulmuyor mu zannediyorlardı bilmiyorum ama bu kız bizim aileye göre değil dediklerini çoktan işitmiştim. "Benim de abim bekar."

İçtiğim kahve az kalsın boğazımda kalacaktı gerçekten, tamam nasip kısmet işlerine bir şey dediğim yoktu ama Nigar ablanın en az otuz beşi vardı. Abim dediğine göre bana kırk küsürlü birilerini tikelemeye çalışıyordu. "Aa ama Nigar abla sen de yani, oldu mu şimdi? Görücü usulü gibi bir şey yapıyoruz şurada, ilk uyumu yaştan yakalanman lazım. Sonra sırasıyla tipler uyuyor mu, maddiyat durumu nedir, bunlar konuşulur. Yanlış mıyım Rukiye teyze?"

Nigar abla yüzüme bozulmuş bir ifadeyle bakarken Rukiye Teyzem hemen beni onayladı. "Tabi yavrum, bak benim Hasanıma. 25 yaşında, vatanına milletine bağlı bir asker."

Benim dışarıdan bakınca ülkücü insanları cezbeden bir yapım mı vardı henüz anlayamasam da bu asker çeken tarafım ne olacak merak içindeydim. Savaş mavaş da sevmezdim ben, hiç benlik işler değildi. "Ya ya," dedim, Rukiye Teyzeme. "Sen şimdi bu bilgisayar zımbırtısından mı para kazanıyorsun?"

Kafamı aşağı yukarı salladım, özgeçmişim hakkında ufak tefek yalanlar söylemiş olsam da bunun bir sıkıntı yaratacağını pek düşünmemiştim. Sonuçta dolandırıcılık bir meslekti ve bir noktada karşı tarafında zekasını kullanmasını gerektiren, kullanamadığında parasından eden iş dalıydı. Aklı olan yolladığım linke tıklamazdı, kendimi hiç ama hiç suçlu görmüyordum.

"Ne paralar dönüyor Rukiye teyzem bir bilsen," dedim, kahvemin dibini içip adet yerini bulsun diye ters çevirdim. Kafamı kaldırdığım an az önce fısır fısır dedikodumu yapan Mehveş teyze ve Belkıs abla da gözünü üstüme dikmişti. Resmen parıl parıl parlayan bir inci tanesiymişim gibi bakıyorlardı bana. "Getir falına bakayım Aylin."

Nigar ablanın bana bozuk atma süresi dolmuştu sanırım, bardağı çevireli daha iki dakika olmadan fala atlamıştı. Ben zaten böyle şeylere hiç inanmazdım, bakalım içinde kalan ne var ve ne söyleyecek merak etmiştim. "Oo," dedi Nigar abla, "Ay kız, kahvende T harfi çıkmış."

"T harfi mi?" dedim bir anda, aklıma Tuğrul'un T'si gibi mi düşünceler dolmasına ramak kalmıştı ki Nigar abla "Kardeşim Tayfun çıktı herhalde falında, o da bekar." deyiverdi. Ama bu kadarı da pes artık dedirtiyordu. "Yani Nigar abla, madem kardeşin var neden bana yaşlı başlı adamı iteliyorsun?"

DİP: ACININ KRALLIĞI Donde viven las historias. Descúbrelo ahora