22/2

329 43 102
                                    

Rahatlamış hissediyordum.

Şaşırtıcı gelebilirdi belki ama bu evden çıkmadan önce mental olarak daha kötüydüm, yediğim dayak fiziki bütünlüğüme bir miktar zarar vermiş, nasıl olduysa aynı oranda da zihnimi toparlamıştı.

Gerçi birazdan yiyeceğim zılgıt mental falan bırakmayacaktı ya, neyse.

"Yeşim beni görünce kafayı yiyecek," Tuğrul arabayı durdurarak bana döndü. Yüzündeki bıkkın ifadeye istemsizce güldüm. "Bu gece eve gelmemek senin için mantıklı bir seçenek olabilir." Yamuk bir gülüşle arabadan indiğinde onu takip ettim.

Tam da söylediğim gibi evin kapısı açılır açılmaz bizi gören Yeşim, kafayı yemişti. "Aylin!? Bu halin ne senin, dudağın patlamış!"

Kolumdan tutarak beni içeri çektiğinde ona uyum sağladım. Karşı koyarsam daha çok sinirlenirdi, akışına bırakmak en iyisi olacak gibi duruyordu. Tabi, neredeyse çığlık atarak kulak zarımı patlatmasa çok daha iyi olacaktı. "Lina denen zilli kıskançlık krizi mi geçirdi, Poyraz sana bayılıyor diye kafayı mı yedi bu kız!?"

Çenemden tutarak, kafamı hafifçe sağa döndürdü. "Hayır, aslında-" Sözümü yine keserek bu sefer de dudağıma gözlerini kilitledi. "O şıllık sana bunu yapamazdı, yoksa Lina ile tartıştın diye Poyraz pezevengi mi bunu yaptı?" Söylediği şeyin manasızlığını kendi de hemen fark ederek "Of, yok artık. O romantik bir kedi, sana asla kıyamaz." diye devam etti.

Ya, asla kıyamazdı bana. Yediğim haltları öğrenirse görürdüm dünyanın kaç bucak olduğunu. Bana kıyamayarak acısız öldürürdü ve belki cenaze törenim olmasını bile sağlardı. Tam da ihtiyacım olan türde bir romantik kediydi, inkar edemezdim. Yine de miyavlasa nasıl gözükür diye düşünmeden edemiyordum.

"Yoksa-" Yeşim duraksayarak Tuğrul'u ilk defa görmüş gibi inceledi. "Ha, bu da dayak yemiş. İyi o zaman, demek ki Aylin'i dövecek kadar kafayı yemedin." dediğinde inanılmaz hayal gücüne yorum yapamadan Cihangir "Bu evde kafayı kimin yediği oldukça açık değil mi?" diyerek araya girdi.

Belki kelimelerle ifade etmezdim ama hayatımda ilk kez Cihangir'e katılacak gibi hissediyordum. "Geçin içeri, pansumanı halledelim." Sanki her gün arkadaşını dayak yemiş halde görüyormuş gibi rahatlatlıkla konuşarak banyoya doğru yol aldı. Yeşim de salona doğru yürümüştü, yüksek ihtimalle arkama koymayı planladığı yastıklara vurarak yumuşatmaya çalışıyordu.

"Biri sanki sarhoş gelmişiz gibi aşırı rahat, diğeri de ölüyormuşuz gibi aşırı panik." Tuğrul beni dinlediğini gösterecek şekilde bana doğru baktı. "Niye bu evde normal tek bir insan bile yok?"

"Normallik beklemek için önce normal olmak gerekir." Tuğrul bana göz kırparak kendini koltuğa bıraktığında gözlerimi kıstım. Tamam, çok normal değildim ama gruba göre normal sayılırdım bence?

"Bu arada buldum," Yeşim kendi kendine konuşarak, omuzlarımdan bastırdı ve koltuğa oturmamı sağladı. Tuğrul da koltuğun diğer ucundaydı ve rahatça yayılmıştı. "Bu meymenetsiz bugünlük kahramanın olmuş olmalı?"

"Yeşim, tokat yemek bile seninle uğraşmaktan daha kolay." Bıkkınlıkla konuştuğumda tehlikeli bir ifadeyle güldü. "O zaman benden de tokat yemek ister miydin?" Gerçekten vicdanı bile beş dakika sürüyordu bu kızın, hemen sinirli moda bağlamıştı. Sinirliyken seksi gözüktüğü için bu imajını koruması adına sessiz kalmak tercihimdi. Çünkü ben iyi bir arkadaştım, bu kızın tavlayacak birilerine ihtiyacı vardı.

"Yaraları temizleyebileceksen yapmaya başla," Cihangir emrivaki tavrıyla malzemeler olan kutuyu sehpaya bıraktı. Yeşim anında gülümser moda geçerek cevap vermişti. "Senin yaralarını temizlemeyi tercih ederdim ama bugünlük Aylin ile idare edeceğiz artık."

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now