7

479 71 79
                                    

Yabancı Bir Duygu

Bu hayatta beni tatmin eden üç şey vardı. İlki yazılım konusunda takdir edilmek, ikincisi para sahibi olmak ve üçüncüsü de çamaşır suyu kokusu solumak.

Temizlik, o koku burnuma buram buram çarpmadıkça tamamlanmış hissettirmiyordu. Ciğerimi yakan hava mikropları da yakar inancım mı vardı, bilmiyordum ama yeni evimin her bir köşesini silerken çamaşır suyundan faydalanmıştım.

Dip köşe, mis gibi olmuştu valla.

"Bittim Aylin," İlk isyan iki saatin sonunda Yeşim'den gelmiş, kendini yere bırakırken "Prizleri bile silmeye gerek var mı gerçekten? Ya çarpılırsak?" diye baş kaldırısına da devam etmişti. Ben ise sabah taşıdığımız tabakları bulaşık makinesine diziyordum. "Benden önce burada kim kaldı bilemeyiz, neler yaptı onu da bilemeyiz kelebeğim."

"Prize ne yapmış olabilirler ya?"

"Ben bilmem," dedim omuz silkerken. "Önlemini alacaksın, sonra ağlamayacaksın."

"Sen hastasın," Tespitini beğenmiş olacak ki dayandığı duvar dibinden bana parmak sallayıp devam ettirdi. "Psikolojik destek falan alman lazım, temizlik hastası değilsen ben de hiçbir şey bilmiyorum!"

"Çenen çalışacağına lütfen elin çalışsın," dedikten sonra masanın üstünde duran bezi suratına fırlattım. "Bu fiyata ev bulmuşum, keyfim çok yerinde. Sakın tembellik edip kaçırayım deme."

"Temizlik yaparken içinden bir komutan çıkıyor," Şöyle bir düşündü ve hemen düzeltti. "Komutan az kaldı; han, kağan, hakan, keyhüsrev artık ne kadar sıfat varsa hepsi çıkıyor. Şu emirlere bak," Yüzüme tatlı bir gülümseme yerleştirdim. "Ama beni böyle de seviyorsun?"

"Yoo," dedi gayet net bir sesle. "Ayda bir ev değiştiriyor olsan şimdiye seni hayatımdan şutlamıştım," Kalbim acımış gibi elimi soluma koydum. "Vicdansız kadın, insan en yakın arkadaşına öyle der mi?"

"Bugünden sonra en yakın arkadaşım Gökalp," diyecekti ki etrafa baktı. "Gerçi o şerefsize de göstereceğim gününü, bastı gitti resmen. Beni senin eline bırakmasını asla affetmeyeceğim. En yakın arkadaşım yok benim, ben tek siz hepiniz!"

"Siz kim? Kime yükseldin şu an?"

"Ne bileyim ben, çamaşır suyu solumaktan akıl mı kaldı?" Yüzünü buruştururken, burnunu tıkadı. "Nefes alıp vermesem daha çok oksijen alırım, o derece diyorum sana."

Derin bir nefes çektim içime memnun bir gülümseme eşliğinde. "Misler gibi temizlik kokuyor, ciğerlerim bayram etti." Korkunç bir şey görmüş gibi bakan yüzünü düzeltme gereği duymamıştı. "Aylin, tedavi ol tırtılım. Tedavi ol."

"Tamam, söz param olunca tedavi de olacağım."

"Fakirliğin gözü kör olsun," diye isyan etti oturduğu yerden kalkarken. "Kızı tedavi bile ettiremiyoruz, nerede bu yetkililer?"

"Aman, yetkili falan deyip çekme. Daha ilk günümde kapıma polis falan dayanır," Kulağımı çekerek, yumruğumu tahta masaya vurdum. "Allah korusun."

"Korusun tabi, dolandırdığın adamın karşısına taşındın cesur yürek," dediğinde içli bir nefes verdim. Gerçekten de beni bir tek Allah koruyabildi, kalkıştığım işlere bakılırsa herhangi bir insanın gücü yetebilir gibi durmuyordu. "Belki kiracısıyım diye benimle duygusal bir bağ kurar?"

"Kiracı ve ev sahibi arasındaki tek bağ paradır Aylin, bunu asla unutma."

"Para deme aman, tefeci zaten. Kiraya bir ay sonra yüzde yüz zam yaptım diye dikilse karşıma şaşırmam," Hayalimdeki ev sahibimi kovar gibi ellerimi salladım. "Aman evlerden ırak, kira için bana banka hesap numarasını verdi. Her ay aynı gün yatırır, yüzünü de görmem."

DİP: ACININ KRALLIĞI Where stories live. Discover now