III. Bölüm: Thot'un Oğlu

7.9K 857 588
                                    


''Demek, gelecekten geliyorsunuz.''

Kahverengi saçlı genç bize inanmamış gibiydi, üçüncü kez aynı soruyu sorduğunda. Hikayemizi baştan sona ona anlatmıştık. Ve eve dönmek için hangi Tanrı'ya tapmamız gerekiyorsa tapmaya hazırdık.

Buraya geleli bir gün olmuştu ama bana bir asır gibi geliyordu her bir saniye. Eve gitmek istiyordum. Hayır, önce okuluma, sonra da evime gitmek istiyordum.

''Evet, gelecekten.'' dedi Jungkook elindeki bakır bardağı önümüzdeki parlak, gümüş masaya bıraktıktan sonra.

Adının Jin olduğunu öğrendiğimiz genç tapınakta rahiplere yardımcı olarak çalışıyordu. Ve bunu söylerkenki ses tonunu düşündüğümde bunu isteyerek yapmadığını çıkarabilirdik.

''Gerçekten ilginç.''

Gidecek yerimiz olmadığını söylediğimizde bizi kendi kaldığı odaya getirmişti. Odası tapınağın hemen bitişiğindeki ufak bir yerdi. Tapınak gibi altın ve gümüş eşyalarla döşenmişti.

''Bize yardım edecek misin?''

Jin yumruk yaptığı elini çenesine dayayıp düşünmeye başladı.

''Tanrına tapmaya hazırız.'' dedim sonunda. Onun birkaç yıl boyunca düşünmesini bekleyemezdim.

''Çocuklar, burası hakkında ne biliyorsunuz bilmiyorum ama...''

Cümlesini tuhaf bulmuş olmalı ki kıkırdadı.

''Siz dua ettiğinizde Tanrı'lar gelip size yardım etmeyecek. Onlar artık yeryüzünde değil.''

Jungkook heyecanla bağırdı, ''Sana söylemiştim!''

Bana Ra'nın gökyüzüne çıktığını söylemişti. Diğer tanrılar da mı onunlaydı?

''Sakin olun.''

Jin bakır sürahiden şerbet doldurdu bardağına. Hareketleri o kadar yavaştı ki, bu beni delirtmeye başlamıştı.

''Yani bize yardım edecek kimse yok?''

''Kimse demezdim. Tanrılar yeryüzünde olmayabilir ama çocukları burada.''

''Melezler!''

Jungkook'la aynı anda bağırdığımızda Jin'in sandalyesi birkaç santim geriye gitmişti.

''Melezler de neyin nesi?''

Jungkook elini görünmez bir şeyi def eder gibi salladı.

''Boşver.''

''Gidip onlardan yardım isteyebilirsiniz.''

Pekala, tanrıların çocuklarına da tapabilirdim eve gitmek için. Sorun yoktu.

''Yalnız onlara ulaşmak pek mümkün değil.''

''Ne demek istiyorsun?''

Konuşmanın sonu iyiye gitmiyordu anlaşılan. Her an yola çıkmaya hazır hale gelip masadaki yiyeceklerden birkaç tane cebime doldurmaya başladım. Jin'in tek gözü benim üzerimdeydi. Görmesem de hissedebiliyordum.

''Tıpkı anne, babaları gibi onlar da zaman zaman savaşıyorlar.''

Bu harika.

''Şansımızı deneyeceğiz.''

Jungkook'un yakasından tutarak sandalyesinden kaldırdım onu.

Yarı tanrı zımbırtılarını gidip görmeliydim. Gerçi hala var olduklarına tamamen inanmıyordum da, her neyse.

Semi-Gods of Egypt - YoonminWhere stories live. Discover now