XXXIV. Bölüm: Küçük Kriz

5K 608 234
                                    


''Ölmüş olman gerekmiyor muydu?''

Yoongi'nin çıplak omzumu okşayan parmakları durmuştu sorumla.

''Önce kalbin, sonra ruhun. Geriye bir bedenin kaldı. Onu kime vereceksin?''

Hafif alayla sorduğumda kıkırdamış ve saçıma ufak bir öpücük kondurmuştu. Memnuniyetle mırıldandım. İkimiz sarmaş dolaş yatarken güneşin ilk ışıkları odayı aydınlatmaya başlamıştı çoktan. Birazdan Jungkook uyanacak ve çılgına dönecekti. Bu yüzden olabildiğince tadını çıkarmaya çalışıyordum içinde bulunduğum anın.

''Bedenimi mi? Onu zaten sana verdim.''

Gözlerimi devirdim. Yoongi'nin romantik ve sevecen hallerine alışık olmadığım için biraz garip geliyordu bana. Biranda ve beklenmedikti bana olan kuvvetli sevgisi. Ama tabi hoşuma gitmiyor da değildi tüm bunlar. Sonuçta kim Seth'in oğlu tarafından şımartılma onuruna sahip olabilirdi ki? Hiçkimse. Yani benim dışımda hiçkimse.

''Ben ciddiydim.''

''Ben de öyle.''

Başımı göğsünden kaldırıp yukarı kaydım kendimi ittirerek. Yüz yüzeydik şimdi.

''Eğer ölürsen taht-''

''Bunları konuşmak istemiyorum.''

Konuşmamız gereken bir konuydu ama. Eğer Yoongi ölürse taht için boşuna mücadele etmiş olacaktı. Ölü biri ülke yönetemezdi sonuçta.

''Ne planlıyorsun?''

''Rahatla, ufaklık.''

Omuzumdan ittirip sırtımın yatakla buluşmasını sağladı.

''Yakında eve döneceksin.''

...

''Jimin!''

Hangi aralık uykuya daldığımı hatırlamıyordum ama Jungkook'un tapınakta yankılanan sesiyle uyanmak pek de hoş bir uyanma şekli değildi.

Yoongi'nin kollarının arasından kurtulup kendimi dışarı attım. Bu sırada Yoongi homurdanmıştı ama sevgili arkadaşım cesaret hapı içmiş gibi ortalığı ayağa kaldırıyorken onunla ilgilenmem mümkün değildi. Koşarak geniş salona geçtiğimde etrafı askerlerle sarılı bir Jungkook ve eli karnında ona gülen Mino'yla karşılaşmıştım. Hoseok'sa kollarını göğsünde kavuşturmuş, onun bu halini şaşkınlıkla izliyordu. Jungkook gerçekten de cesaret verici bir şeyler almış olmalıydı. Çünkü iki tehlikeli yarı tanrının önünde bu denli çılgınca davranmasının başka açıklaması olamazdı. Üstelik yarı tanrılardan biri daha önce onu öldürmeye çalışmıştı.

''Neler oluyor?'' diye mısıldadığımda Hoseok ''Seni ondan aldığımızı söyleyip duruyor. Aklını yitirmiş.'' demişti başını sallayarak.

Jungkook kendini o kadar kaptırmıştı ki yanına ulaşıp omzuna dokunana kadar orada olduğumu fark etmemişti bile. Ve tabi sonrası da ayrı bir curcuna olmuştu. Bana sarıldığında ikimiz de yere devrilmiştik. Jungkook dakikalarca omuzumda ağlamıştı. Mino'nun kahkahaları olmasaydı ben de ona eşlik edebilirdim aslında. En yakın arkadaşımı bu kadar endişelendirmemeliyim. Aptallığım yüzünden ağlıyordu. Ben de onun yüzünden vicdan azabından ölmek üzereydim.

''İyiyim işte, Jungkook!''

Omuzlarından tutarak onu geriye ittim. Uyurkenki halinden de ağırdı şimdi. Ve yüzü de daha kötü haldeydi.

''Çirkin şey.''

Söylediğimi duymamazlıktan geldi. Başka bir zaman olsaydı okulun sayılı yakışıklılarından olduğunu belirten bir konuşma yapardı bana.

Semi-Gods of Egypt - YoonminWhere stories live. Discover now