XXXVI. Bölüm: Eve Dönüş

7.6K 740 957
                                    


''Jimin, kan dolaşımımı kestin resmen.''

Jungkook birkaç dakikadır, ya da birkaç saattir, sıkıyor olduğum kolunu sertçe çekmiş, kolunu ovalayarak söylemişti bunu da.

''Abartma be.'' dedim dudak büzerek.

Biraz endişelendiğim için ona yapışıp kalmış olabilirdim. Ama sadece bu kadardı. Kan dolaşımını kesecek kadar güçlü biri bile değildim ben. Hem zaten karşımdaki yüksek bir tepeden bile sonu gürülmeyen orduya bakarken kim olsa endişelenirdi. Jungkook'un bana kızmaya hakkı yoktu.

Yoongi'nin bu kadar kalabalık bir orduyu nereden bulduğunu bilmiyordum. Yola çıktığımızda oturup sayabileceğim kadar asker vardı arkamızda. Ve şimdi, Teb sınırındayken bu kalabalığı nasıl açıklayacağımı bilemiyordum kendime. Kalabalık bir ordu Yoongi için daha iyiydi. Ama yine de bu içime su serpmiyor, aksine daha da korkuya düşürüyordu beni.

''Altına yapma sakın.''

Jungkook güldüğünde dizine hiç de yumuşak olmayacak bir şekilde tekme attım. Bağırdığında da birkaç metre ilerimizdeki Mino arkasını dönerek sessiz olmamızı söylemişti. O da gergin gözüküyordu. Sanırım burada nasıl hissettiğini anlayamadığım bir tek Yoongi vardı. O kadar donuk bir ifade vardı ki yüzünde bana bakarken bile düşmanıymışım gibi hissettiriyordu.

''Ne bekliyoruz?'' dedi Jungkook üç yarı tanrının yanına ulaştıktan sonra.

''Sevgili kralını.'' diye yanıt verdi Hoseok.

Jungkook onu taklit etse de ne Hoseok ne de diğerleri bunu umursayacak durumda değildi. Taehyung'un neden hala dışarı çıkmadığını ya da geri dönmesi için Yoongi'ye uyarıda bulunmadığını onlar da merak ediyordu. Yoksa emindim ki Hoseok, Jungkook'un o yüzünü seve seve dağıtabilirdi. Ama dediğim gibi, üçünün de şu an tek düşündüğü Taehyung'un neden hala sur dışına çıkmamasıydı. En büyük düşmanı kalabalık bir orduyla başkenti kuşatmıştı. Taehyung savunmaya değil saldırıya geçmeliydi bana kalırsa. Savaş taktiklerini bildiğimden değildi tabi, sadece olmasını istediğim şeyleri istiyordum.

''Geldi.''

Mino geriye dönüp kendi askerlerinin yanına doğru yürümeye başladı. Hoseok'sa bilmediğim bir dilde Yoongi'ye bir şeyler söyledikten sonra kendi askerlerinin başına gitmişti.

''Yoongi?''

''Hm?''

Omzuna dokunduğumda başını hafifçe eğerek bana baktı. Öncekine kıyasla daha yumuşaktı bakışları. Biraz da olsa rahatlamıştım. Onun gergin ve sinirli olması benim de stres altında hissetmeme neden oluyordu. Birbirimizi etkilememiz için mühre ya da başka bir şeye ihtiyacımız yoktu.

''Ah, ne söyleyeceğimi unuttum!''

Avuç içimle alnıma vurdum. Yoongi ufak bir kahkaha atmıştı buna karşılık.

''Bu sersemliklerini özleyeceğim.''

''Merak etme, savaşta değişecek değilim.''

''Savaşın insanı nasıl değiştirdiğini yaşamasan bilemezsin, ufaklık.''

''O zaman değişmeyen tek insan ben olacağım.''

Arkamızdaki kalabalığı umursamadan beni kendine çekmişti söylediğimle. Yumuşak ama aynı zamanda istekli öpüşüne karşılık vermeye başladığımda dudakları yana kıvrılmıştı.

Semi-Gods of Egypt - YoonminWhere stories live. Discover now