XXVIII. Bölüm: Tanrılar Konseyi (I. Kısım)

5.2K 632 159
                                    


Birbirlerinin ağzına ateşler üfleyen adamların arasından sıyrılarak geçtiğimde kendimi sirkte gibi hissetmiştim. Büyük salon tıklım tıklım doluydu ve tapınağın önünde buradakinden çok daha fazla insan olduğuna emindim. Jungkook'a haber vermeden salondan ayrılmak biraz kötü hissettirse de o kalabalıkta daha fazla kalamazdım. Hava sıcak ve bunaltıcıydı zaten. Bir de Jungkook'un endişeli bakışlarına katlanamazdım.

Boş koridorda sekerek yürümeye başladım. Arkamdan gelen mırıltılardan Ramses'in beni takip ettiğini anlamıştım. O kedi son günlerde tek arkadaşımdı. Tabi Jungkook dışında. Buna rağmen bazen çok sinir bozucu oluyordu. Dik başlı ve kendini beğenmişti, tıpkı sahibi gibi.

Kucağımdaki kurabiyeye benzer hamurişilerinden birini köşeye, kolonlardan birinin yanına bıraktım. Belki yiyecek hoşuna gider ve beni yalnız bırakırdı. Onunla oynamaktan keyif alıyordum ama şimdi yalnız kalmaya ihtiyacım vardı.

Başta Taehyung'un odasına gitmeyi düşünsem de, yatağı çok yumuşaktı ve Jungkook orada kaldığı için benim de orada kalmama müsahade ediliyordu, hemen vazgeçmiştim. Belki Taehyung ve Jungkook'un odayı kullanması gerekebilirdi. Aklımdaki fesat düşünceleri kovup odama yöneldim.

Arkamdan gelen tıkırtılarla odaya girmeden önce ''Gelme artık peşimden!'' diye bağırmıştım. Jabari gerçekten şımarık bir kedi yetiştirmişti.

Etrafta birilerinin olup olmadığını kontrol ettikten sonra kendimi geniş yatağa attım. Yaram acımaya başlamıştı ve üzerimdeki kıyafet sayesinde onu göremiyor olmaktan memnundum. Çirkin bir yara yüzünden ölmek isteyeceğim son şey bile değildi. Antik Mısır'daydım, hiç olmazsa timsahlarla ya da akreplerle dolu bir çukura atılarak ölmeliydim. Ölüm mevzusunu boş verip Taehyung'dan zar zor geri alabildiğim kolyeyi çıkardım cebimden. Yoongi için değerli bir şeydi ve herhalde bu değerli şeyin en büyük düşmanının elinde olması onu memnun etmezdi.

Kapının gıcırtısının, kocaman betondan yapılmış kapıların nasıl gıcırdadığını bilmiyordum, duyduğumda ''Sana bırak peşimi dedim!'' diye bağırmıştım. Bir an önce Jabari bulunmalı ve Ramses'le olan alakam kesilmeliydi.

Sesler devam ettiğinde oflayarak yerimden kalktım. Az önce dikkatle kapattığım kapı ırıklıydı. Ramses de mi özel güçlere sahipti? Emin değildim.

''Aptal kedi.''

''Çok kabasın.''

Duyduğum kıkırtıyla şaşırıp aptalca davranmam gerekiyordu ama bugün şaşırma kapasitemi doldurmuştum ne yazık ki. Yoongi başka bir gün denemeliydi şansını.

''Neden buradasın?''

Kapıyı kapatıp ona döndüm. Yatağa uzanmış, masadan aldığı üzümleri yiyordu.

''Neden burada olmamalıyım?''

Bütün tanrı çocuklarının katılacağı önemli bir konsey toplanıyordu. Ve konseyin, muhtemelen, toplanma nedeni oydu. Yoongi kesinlikle aklını çölde falan unutmuştu gelirken.

''Seni gözü alana kadar görmem sanıyordum.''

Kıkırdadı, ''Aslında son görüşmemizden sonra bunu planlıyordum. Bir insan için fazla zahmete girmiyor muyum sence de?''

Yerinden doğruldu. Üzerinde kendi insanlarının giydiği kıyafetlerden vardı. Bu haliyle bile bir yarı tanrı olduğu anlaşılıyordu ama. Yüzü bir insan için fazla güzeldi.

Semi-Gods of Egypt - YoonminWhere stories live. Discover now