5. BÖLÜM

6K 360 86
                                    

Yemekhanede oturmuş kahvaltı yapıyorduk. Sancak timi yoktu. Onlar bugün bizim tersimize sıkı bir içtima yapıyordu anlaşılan.

"Sancak timini sevdiniz mi?" dedim. Bunu konuşma fırsatımız olmamıştı.

"Hayır!" dedi Eren gereksiz yükselerek. Tek kaşımı kaldırdım.

"Bence iyi insanlar." dedi Sefa.

"Eren?" dedim. Bana baktı. Kafamı 'ne oluyor?' der gibi salladım. Omuz silkti.

"Sevmedim. Özellikle de yüzbaşıyı." dedi.

"Kanka şimdi haklarını yememek lazım iyi insanlar. Operasyonda da iyilerdi." dedi Akif.

"Bence de." diyerek Akif'e katıldım.

"Sen zaten komutanlarını bir senedir unutamamışsın kızım baksana." dedi Emre gülerek.

"Saçmalama lan! Biri duyup yanlış anlayacak. Hafızam iyi benim." dedim.

"Sadece hafıza diyorsun? Benim doğum günüm ne zaman?" dedi Akif.

"21 Eylül 1997 Çarşamba. Mersin Silifke Devlet hastanesi. Saat 21.20." dedim. Akif bakakaldı.

"Girsin sana!" diyerek kapak yaptı Sefa.

"Sapıtmayın lan." dedim etrafa bakınırken.

"Eren... Ben çok kötüyüm." dedi Oğuz titrek bir sesle.

"Geçince bir şeyin kalmaz." Eren yine abarttığını düşünmüştü yüksek ihtimalle. Ama Oğuz'un suratı sapsarı olmuştu.

"Oğuz neyin var?" dedim. İyi olmadığı belliydi. Benim sorumla diğerleri de Oğuza döndü. Oğuz bakıyordu ama görüyor muydu orası muamma. Yerimden kalkıp yanına gittim. Elimi yanağına koydum. Ateşi vardı.

"Oğuz cevap verir misin?" dedim. Kaşlarını kaldırdı ama gözlerini açamıyordu.

"Eren çok ateşi var. Baksana bir hastaneye mi götürsek?" dedim.

"Ne oldu oğlum konuşsana?!" dedi Eren.

"Midem..." derken eliyle ağzını kapattı.

"Koş tuvalete Allahın cezası!" diyip kolundan tutup kaldırdı Sefa. Onlar Oğuz'u götürürken ben de albayın odasına gittim hemen. Albay postası müsait olduğunu söyleyince içeriye girdim.

"Üsteğmen Ada Görgülü, Malatya!"

"Ne oldu Ada?"

"Komutanım Oğuz iyi değil hastaneye götürmek için izin alacaktım." dedim. Kaşlarını çattı.

"Nesi var?"

"Sanırım zehirlendi." dedim. O salağa dün o pastayı yeme demiştim! Onların yaptığı pastadan zehirlenmeme ihtimali yoktu zaten.

"Tamam çıkabilirsiniz." dedi.

Oğuz'u hastaneye götürmüştük. Gerçekten zehirlenmişti. Serum takılıp midesi yıkandıktan sonra eve dönüyorduk.

"Ulan Eray iyi ki düşürmüş pastayı." dedi Eren.

"Vallaha var ya Allah kurtarmış bizi. Şunun haline bak!" dedi Akif kucağında baygın yatan Oğuz'u dürterek.

"Sizin neyinize pasta yapmak?" dedim.

"Ama tadı güzeldi." dedi Oğuz.

"Hala güzel demiyor mu bir de! Akıllanmaz bu." dedi Sefa.

Yol boyunca Oğuz bir Akif'in kucağına bir Sefa'nın kucağına bayılıp durmuştu. Tam eve girecekken kapıyı açmadan bizimkilere döndüm.

"Bir ara gelip koltukları da temizleyin. Bıktım ya sizden!" dedim.

GÖREVWhere stories live. Discover now