9. BÖLÜM

5.2K 305 37
                                    

Yaklaşık olarak bir saat geçmişti. Dışarıyı görebildiğimiz küçük boşluktan havanın kararmak üzere olduğu belli oluyordu. Zafer hala uyanmamıştı. İlaç verdiklerini düşünsem de saat geçtikçe gerilemeye başlamıştım. Nasıl yakalanmış olabilirdi? Planda düşünmediğim, gözden geçirmediğim bir nokta yoktu ama demek ki bir yeri kaçırmıştım. Bu yüzden kendimi suçluyordum. Sıkıntılı bir nefes verdim.

"İyi misin?" dedim Celil'e. Kafasını salladı.

"Ben iyiyim de bu iyi değil galiba." dedi Zaferi işaret ederek. Ben hala yerde iki büklüm yatıyordum. Biri içeriye girerse hazırlıksız yakalanmamak için.

"Anlamadım. Bir şey yoktur diye umuyorum." dedim. Zafer kıpırdanmaya başladı. Yüzüstü önümde yatıyordu ama yüzünü göremiyordum. Celil'e baktım.

"Yüzünü görüyor musun?" dedim.

"Gözleri kapalı ama uyanacak gibi duruyor." dedi.

"Komutanım..." Zaferin kısık sesini duydum.

"Yorma kendini bekle biraz." dedi Celil. Zafer kollarından destek alarak kalkmaya çalıştı. Ama başarılı olamadı.

"Önce sırtüstü çevir kendini." dedim. Biraz soluklandıktan sonra kendini sırtüstü çevirdi. Her hareketinde zorlanıyordu. Nasıl bir ilaç vermişlerdi de bu duruma düşmüştü?

"Ben hata yaptım... Özür dilerim..." dedi.

"Şş. Biz hallettik o kısmı senin kim olduğunu bilmiyorlar." dedim sessizce. Bir yandan da kapıya bakıyordum.

"Nasıl yakalandın?" dedi Celil. Zafer gözlerini kapatıp kafasını sağa sola salladı. Derin bir nefes aldım. Bu salak harbiden kendi kendini deşifre etmişti heralde! Nasıl her şey böylesine ters gitmişti? Acilen dışarıdaki time ulaşmamız lazımdı.

"Haberleri yok değil mi?" dedim. Rahat konuşamıyorduk. Burdan çıkmamız lazımdı.

"Bilmiyorum! Hiçbir şey anlamadım bir anda oldu olanlar." dedi. Şu olayı bir öğrensem Zafer'in canını okuyacaktım da şimdi sakin olmam gerekiyordu. Koridorda adım sesleri duydum.

"Sus! Yalancı seni kimsin sen?!" diye bağırdım. İkisi de anlamaz gözlerle bana bakıyordu. Gözlerimle kapıyı işaret ettim. O sırada kapı açıldı.

"Ne bağırıyorsunuz? Anlaşamadınız mı?" dedi Apo. Aslan gelmemişti.

"Yok çok iyi anlaştık! Halimize bak!" dedim sinirle.

"Senin ağrın geçmedi mi daha?" dedi Apo. Yüzümü buruşturdum. Sırıttı.

"Senin bebek gidici heralde. Yüzbaşıya bu güzel haberi vereceğiz birazdan." dedi.

"Ne bebeği?!" dedi Zafer dehşet içinde.

"Kadını esir alıyorsun ama hamile olduğundan haberin yok mu?" dedi Celil. Zafer birkaç saniye bana baktı.

"Bana bir şey demediler bunu al getir dediler sadece." dedi. İçeriye ağır adımlarla Aslan girdi. Elinde telsiz vardı.

"Seni aramaya çıkmış kocan. Zor bulur. Ama bir haber verelim." diyip telsizi Apo'ya verdi. Derin bir nefes aldım. Ellerimi zincirden kurtarmama çok az kalmıştı. Tim gelene kadar hallederdim ama silahım yoktu. Zafer bize getirecekti plana göre. Ama o iş çoktan patlamıştı.

"Bağlandı." dedi Apo.

"Naber yüzbaşı? Buldun mu karını?" dedi Aslan alayla.

"Öldüreceğim lan hepinizi! Eceliniz ben olacağım!" diye bağırdı Yiğit. Aslan gülüp bana baktı.

GÖREVWhere stories live. Discover now