11. BÖLÜM

4.6K 296 14
                                    

"Kaç saattir uyumuyorsun?" yanıma oturan Yiğit'in sorusuyla bakışlarımı duvardan çekip ona çevirdim.

"Saat kaç?" dedim. Babam bana kıyafet getirmişti. Burda üzerimi değiştirdikten sonra Eren uyanana kadar bekleyeceğimi söylemiştim. Mert amcam ve Gülay yengem de burdaydı. Yiğit de sanırım beni tek bırakmak istememişti.

"6'ya geliyor." dedi saatine bakarak.

"27 saat olmuş o zaman." dedim.

"Komandoların durumu nasıl?" dedim.

"İyi hepsi. Ağır değildi yaraları. Dinleniyorlar şimdi." dedi. Kafamı salladım.

"Bir şeyler yemelisin. Zaten görevden geldiniz yorgunsun. Bir de aç kalırsan hasta olursun." dedi Yiğit. Mert amcam bize döndü.

"Yüzbaşı haklı Ada. Bak iyi zaten bizimki daha uyanmasına da var. Git yemek ye dinlen biraz biz burdayız." dedi. Biraz düşündüm. Yiğit kolumdan tutup ayağa kalktı.

"Hadi kalk. İtiraz istemiyorum." dedi. Çok zorlamadan kalktım. Yiğitle birlikte hastaneden çıktıktan sonra onun arabasına bindik.

"Ne yemek istersin?" dedi.

"Canım bir şey istemiyor." dedim. Güldü.

"Olmaz öyle. Bir şey seçmek zorundasın."

"Çorba falan içelim o zaman. Bünyem daha fazlasını kaldırmaz sanırım." dedim. Kafasını salladı.

"Anlaşıldı komutanım. O zaman kemerini bağla da gidelim." dedi. Güldüm. Yanımda olması saçma şekilde iyi gelmişti. Çok fazla düşünmeden kemerimi taktım ve camı açıp serin havanın beni kendime getirmesini umdum. Kafamı koltuğa yasladım.

"Şarkı falan açmak istersen..." dedi ama ben çoktan gözlerimi kapatmıştım.

"Hıhım." dedim. Güldüğünü duydum ama çok yorgundum. Zaten ağladığım için gözlerim de ağrıyordu.

Burnuma gelen hoş parfüm kokusuyla gözlerimi araladım. Olduğum durumu idrak etmeye çalıştım. Üzerimde benim olmayan bir ceket vardı. Sanırım arabada uyuyakalmıştım. Elimi ağzıma kapatıp esnedim ve etrafa baktım. Yan koltuğumda beni izleyen Yiğit'i görünce doğruldum.

"Günaydın." dedi gülümseyerek. Kocaman gamzeleri vardı ve çok hoş duruyordu. Uyku sersemi ne düşünüyordum ya?! Kafamın içine bir Atakan Görgülü lazımdı!

"Günaydın." dedim. O sırada aklıma Eren geldi. Hemen telefonumu açtım. Saat 11'e geliyordu. Yiğit paniğimden anlamış olacak ki ben sormadan cevapladı.

"Daha uyanmamış sakin ol." dedi. Derin bir nefes verdim.

"Kaç saat uyudum ben ya? Sen niye uyandırmadın beni?"

"Birkaç saatlik uykuyla operasyona gittin. Zaten dün de yorgundun. Biraz uyu dinlen diye uyandırmadım. Hem ben de seni izledim fena mı?" son cümleyi ağzının içinde söylemişti ama anlamıştım.

"Pardon?" dedim tek kaşımı kaldırarak. Bana döndü.

"Kahvaltı! Kahvaltı mı yapsak?" dedi. Güldüm ve kafamı salladım.

"Olur. Ama bir an önce yiyelim de hastaneye gidelim." dedim. Babam beni hastanede bulamaz ve Yiğitle olduğumu öğrenirse beni vururdu.

Hastanenin yanındaki küçük bir kafeye gelmiştik. Siparişleri verdikten sonra telefonum çalmaya başladı. Atakan abim arıyordu. Hemen açtım.

"Alo abi." abi lafını duyunca Yiğit'in bakışları beni buldu.

"Ada nasılsın?"

"İyiyim abi sen nasılsın?"

GÖREVWhere stories live. Discover now