19. BÖLÜM

3.3K 245 5
                                    

Sabah 10 gibi uçaktan indikten sonra eşyalarımı eve bırakıp beklemeden karargaha geçmiştim. Bugün en mutlu günlerimden biriydi! Ben mesleğime aşık biri olduğum için bu kadar uzun zaman askerlik yapamamak gerçekten çok zor gelmişti. Neyse ki sonunda geri dönüyordum ve kaybedecek bir günüm bile yoktu. Karargaha geldikten sonra hemen odama gidip üzerimi değiştirmiştim.

Bizim tim hala beni görmemişti ve geldiğimi bilmiyorlardı. Beni gören Mehmet albay Allah'a şükürler etmişti. 'Bu timi sen bu hale sokuyorsun sanıyordum ama sen yokken daha da çekilmez oluyorlar kızım. Allah gönderdi seni, hepsini açığa almama çok az kalmıştı! Bir daha senin rapor süren kadar onlara da izin yazacağım.' demiş deyim yerindeyse gelişimi kutlamıştı. İlk defa beni gördüğüne mutlu olmuştu, bu mutluluğun sebebini anlamasam da bizim timde sorunların bana anlatılandan daha büyük olduğunu düşünmeye başlamıştım.

Babamsa önce beni ve Atakan abimi azarladıktan sonra Atakan abim duruma el atmış babamla konuşup olaya benim açımdan bakmasını sağlamıştı. Bence o da benden sıkılmış o yüzden biraz destek olmuştu. Olsundu. Zafere giden her yol mübahtı sonuçta. Eğer böyle de ikna olmasalardı zaten son çare olarak manipüle hakkındaki bilgilerimi kullanmaya başlayıp etik dışına çıkacaktım ama neyse ki böyle bir şeye ihtiyaç kalmamıştı.

Üzerimdeki şanlı üniformaya aynadan uzun uzun baktıktan sonra saçlarımı at kuyruğu yapıp açık kalan tutamı da örmüştüm ki odamın kapısı çaldı.

"Gel." dedim. Kapı yavaşça açıldı ve Yiğit kafasını uzattı. Elimle gelmesini işaret edince hemen içeriye girip kapıyı kapattı ve bana sarıldı.

"Çok özledim!" dedi derin bir nefes alarak.

"Kokunu bile çok özledim." diye devam etti sessizce.

"Ben de çok özledim. Her şeyi." dedim. Benden ayrılıp bir süre üzerimi inceledikten sonra memnunca kafasını salladı.

"Seni üniformalarınla görmek çok güzel. O hastane kıyafetlerini bir daha giyme lütfen." dedi burnumu hafifçe sıkarak. Gülümsedim.

"Geçti gitti. Artık düşünmek istemiyorum." dedim. Kafasını salladı.

"Çok şükür artık burdasın." dedi ve masanın üzerindeki bordo beremi eline alıp beni aynanın karşına geçirdi. O arkama geçerken saçlarıma minik bir öpücük kondurup beremi taktı. Derin bir nefes alıp kendime baktım. Bu görüntüyü ve üniformanın verdiği özgüveni bile çok özlemiştim.

"Seni her şeyden koruyacağıma söz veriyorum. Bir daha benim yanımda sana zarar gelmesine izin vermeyeceğim." diyince aynadan ona baktım.

"Saçmalama yüzbaşı. Askeriz biz her şey olabilir. Böyle şeyler için söz verme ayrıca bana bir şey olursa sakın kendini suçlama." dedim kaşlarımı çatarak.

"Hadi Hür de seni çok özledi, sana çok ihtiyaçları var." dedi. Konuyu değiştirme çabasını görmezden gelerek gülümsedim.

"Yiğit bilmediğim şeyler var değil mi?"

"Siz kendi aranızda halledersiniz. Sıkma canını." diyince sıkıntılı bir nefes verdim.

"Hadi gidelim." dedim ve odadan çıktım. Yiğit de yanıma gelmişti. Yolda Hüseyin'i görünce durdurdum.

"Er Hüseyin Seven, Urfa. Emredin komutanım!"

"Rahat Hüseyin. Senden bir şey isteyeceğim."

"Buyrun komutanım. Bu arada çok geçmiş olsun. Özledik sizi vallaha." dedi. Gülümseyip omzuna iki kere hafifçe vurdum.

"Sağol Hüseyin. Hür timine acil bahçeye gelmelerini söyle ama benim geldiğimden bahsetme sakın. 2 dakika içinde bahçede olsunlar." dedim.

"Emredersiniz komutanım!" diyip dinlenme odasına doğru koşmaya başladı.

GÖREVWhere stories live. Discover now