ÜÇÜNCÜ BÖLÜM

4.8K 560 228
                                    

Jasen sustuğunda herkesin yeniden huzursuzlaştığını gördüm. Bela bizi gittiğimiz her yerde bulmaya devam ediyordu; daha doğrusu ben belayı üzerine çeken bir mıknatıs gibiydim, benimle birlikte yanımda bulunanlar da, bu karmaşadan paylarına düşeni alıyorlardı maalesef.

"Nedense hiç şaşırmadım," dedim nice sonra, bunun üzerine Kaen gözlerini üzerime dikti. O mavi gözlerden bir dizi duygu ve düşünce sıralanıp geçti. "Benim olduğum yerde üst üste iki gününüzün rahat ve huzurlu geçtiği oldu mu daha önce? Durun siz zahmet etmeden ben cevap vereyim: Tabii ki hayır!

Şimdi de yine aynı şeyler olacak. Benim peşime düşecekler ve bu sebeple siz de benimle beraber zarar göreceksiniz. Ve bu ben ölünceye dek de devam edecek."

Jasen yanı başımda kıpırdandı. Ona baktığımda yüzünde sancılı bir ifadenin oluştuğunu gördüm. Kaşlarını çatmış, bana onaylamaz bir edayla bakıyordu.

"Artık kendine yüklenmekten ve her şeyden sorumluymuşsun gibi davranmaktan vazgeç. Tamam, peşlerine düştükleri kişi sensin ama sadece seni bulunca rahat edecekler mi sanıyorsun? Hepimizi yok etmeyi amaçlıyorlar. Xosalica'daki savaşın ikinci raundunu buraya taşıma niyetindeler ve bunu yaparken de olabildiğince fazla sıradana kötülük etmeyi isteyeceklerdir çünkü bu onların yaşam tarzı. Hep olduğu gibi... Bütün güzellikleri soldurup tahrip etmek onların kanlarında var."

"Jas haklı bebeğim," diyen Kaen de yanıma geldi ve ayakucuma oturdu. "Cyra, biz doğmadan önce de yapacaklarını yapıyordu bu Vhalaxlar. Hiçbir zaman durmadılar ki! Lütfen bunu yalnızca kendi hatanmış gibi görme. Zira öyle değil.

Raiden'ın ölümü içlerinde büyüttükleri nefreti iyice körükledi. O yüzden şimdi çok daha saldırganlar. Tatmin oluncaya kadar da durmayacaklar."

Raiden...

İkizimin adı tüm soyutluğuyla etrafımı kuşatıp beni etkisi altına aldı. Uyanmadan az önce gördüğüm rüya - bunun artık bir rüya olduğunu biliyordum - bütün çıplaklığıyla zihnime akın ederken gözlerimi yumup başımı yatağın başlığına yasladım.

Beni bırakmayacağını söylemişti. Her nereye gidersem gideyim, yanımda olacağını ve beni terk etmeyeceğini...

Bir damla yaş yanağıma doğru süzülürken iç çekip gözlerimi yeniden araladım. Karşımda bana endişeyle bakan kişi Kaen'di. Ağabeyim... Tek ve gerçek kardeşim...

Bunu düşündüğüm anda nefes almayı bile bıraktım. Ona dikkatle bakarken aynı anda eski zamanlara ait anılarımız da birer birer gözlerimin önüne seriliyordu. Daha benim küçük bir kız çocuğu olduğum vakitlerdeki birlikte oyunlar oynadığımız anlar ve neşeyle gülüşmelerimiz, birbirimizin peşinden koşmalarımız ve şakalaşmalarımız...

Duyduğum heyecan içimde öyle devasa boyutlara ulaşmıştı ki, otokontrolümü kaybetmekte olduğumu tam da o anda anladım. Ellerimi uzatıp Kaen'in elini avuçlarımın arasına aldım. Bir yandan da hatıralar aynı hızla kendilerini hatırlatma yarışlarına devam ediyorlardı.

Gece vakti bir yerde, omuz omuza oturduğumuzu ve ağladığımızı gördüm. Sanırım babamın öldüğü gündü. Tıpkı şimdiki gibi el ele tutuşmuş, sessizce gözyaşı döküyorduk. O anki hislerimi şu anda da yaşıyormuşum gibi bir burukluk hissettim. Fakat Kaen her zamanki gibi soğukkanlılığı elden bırakmadan, o çocuk yaşında bile kendisini boş verip beni teselli etmeye çalışıyordu. Bana sıkıca sarıldığında bundan böyle hep yanımda olacağını ve hayatımın geri kalanında babamın yerine beni kendisinin koruyacağını söylüyordu.

"Kaen," diye neredeyse cırlayarak konuştum, etrafımızdakiler bana bir şey olduğu korkusuyla tedirgince bize doğru yaklaşmaya başladılar. "Kaen sanırım ben hatırlıyorum."

KUSURSUZ #2- Eski DünyaWhere stories live. Discover now