ON BEŞİNCİ BÖLÜM

2.5K 355 118
                                    

Bağlantıyı kestiğim anda ellerimi ağzıma kapattım. Son günlerde zaten sürekli korku içerisindeydim lâkin az önce şahit olduğum konuşmadan sonra bu duygu katlanarak artmış, içimde kocaman bir boyuta ulaşmıştı.

"Cyra?" diyen ağabeyim mutfağı ışık hızında kat edip yanıma geldi. "Bir şey mi gördün yoksa? Neden böyle rengin soldu?"

Tıpkı benim gibi Vhalaxlarla ve mutasyonlarla iletişime geçmeye çalışan Deick, Kaen'in sesini duyar duymaz dik duruşunu bozdu ve bana doğru döndü.

"Ben... Galiba, aslında galiba falan da değil, Syried adındaki mutasyonu gördüm," şaşkınlık ve dehşetle harmanlanmış sesim Deick'in başını eğip bana yaklaşmasına neden oldu. "Kendisi gibi bir mutasyonla beraber. Marketin etrafında dolanıp duruyorlar ve etrafın nabzını tutuyorlar."

"Demek ki buraya gelmekle en doğru olan şeyi yapmışız," derken ellerini göğsünde birleştirdi Jasen. "Burnumuzun dibindeler. Onları bulabiliriz."

"Peki herhangi bir şeyden bahsettiler mi?"

Ağabeyime bakıp dudaklarımı dişlemeye başladım.

"Bu akşam için bir planları var."

"Ne?"

Benimle birlikte mutfağa tıkılıp kalmış yirmi dokuz kişi aynı anda haykırdı. İyice paniklemeye başladığımı hissedebiliyordum. Yerimde duramayacağımı anlayınca ayağa kalktım.

"Patron diye birinden söz ettiler ki bence o Breccan'dı, arayıp onlara yeni bir görev verdi. Bu akşam, herkesçe bilinen bir yerde çok daha ses getirecek bir eylem yapacaklar."

"Bunun ne olduğunu öğrenebildin mi Cyra? Dile getirdiler mi?"

Gaton karşıma geçip meraklı gözlerle yüzüme baktı. O anda herkes ağzımdan çıkacak olan kelimelere odaklanmıştı.

"Bu defa yetişkin ya da çocuk, kimseyi kaçırma niyetinde değiller. Birkaç kişiyi birden öldürecekler. Hatta kendilerine emir veren kişi insanlardan saklanmalarına da gerek olmadığını söyledi sanırım. Gölge gibi hareket etmek yerine, varlıklarını herkesin önünde açığa çıkaracaklar.

Ve eğer istediklerini elde ederlerse, anlamadığım bir nedenden dolayı fazlasıyla eğlenecekler. Son sözlerini açıkçası tam olarak irdeleyemedim. Yalnızca insanları katletmek değil emelleri, daha başka, daha tehlikeli bir şeyin peşindeler."

Sancılı düşünceler beni etkileri altına alırken avuç içlerimin terlemeye başladığını hissettim. Acaba fesat soyum ve yandaşları olan mutasyonlar bu kez neyin derdindeydiler? Apaçık cinayet işleyeceklerini söylerken bir gram bile çekince duymuyorlardı. Bu kadar yozlaşmış ve gözü dönmüş olmalarını nasıl karşılamam gerektiğini gerçekten bilmiyordum. Yaşam bu kadar kutsalken, onu bir canlının elinden almak için ne gibi bir haklı gerekçe gösterebilirlerdi ki? Kaldı ki, böyle bir mazeret öne sürseler bile, haklı dahi olsalar, birinin hayatını sonlandırmak bu kadar kolay mıydı?

Biraz daha düşünürsem, aklımı kaçıracaktım. Temiz hava almakla ilgili bir şeyler mırıldanıp bahçeye koştum hemen. Birden bire, duyduğum tiksintiyle beraber nefes alamıyormuşum gibi hissetmiştim. Çimlerin üzerine oturduğumda, yaz güneşi bile ısıtmak için yeterli değildi bedenimi. Zira içimde korkunun tetiklediği bir ayaz vardı.

"Yalnız kalmak istediğin için buraya kaçtığını biliyorum ama seni bir başına bırakamam."

Kaen gelip yanıma diz çöktüğünde, beni fazlasıyla iyi tanıdığını bir kez daha anlamış oldum. Gözlerini kısıp gölün maviliklerine doğru bakarken birkaç kez derince nefes aldı. Canı sıkılan tek kişi ben değildim belli ki. Bu son haber herkesin midesini bulandırmıştı.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaDär berättelser lever. Upptäck nu