KIRK İKİNCİ BÖLÜM: FİNAL - İKİNCİ KISIM

1.7K 296 23
                                    

*** JASEN ***


Kapının kenarında, bir an önce benim zamanımın gelmesini ve içeriye girip Cyra’ya ve Deick’e bir zarar veremeden onları mutasyonların elinden almak için hazır olda bekliyordum. Tıklım tıklım dolu olan mekânda yalnızca iki kişiydiler ve azınlıkta kalan taraf olarak her ne kadar başlarını dik tutmaya çalışsalar da, tedirginliklerini buradan bile hissedebiliyordum.

Breccan’a arada bir cevap veriyorlardı, fakat tam olarak ortada dönen muhabbetin ne olduğunu anlayamıyordum. Çok kritik bir noktada durduğumdan, nefes alırken bile öyle itinayla davranıyordum ki, duyulduğu takdirde bir çuval inciri berbat etme konumuna hızlı bir geçiş yapacaktım çünkü.

Beklenmedik bir anda bulunduğum tünelde yankılanan ayak sesleri kendi gardımı almamı sağlarken, bir yandan da az önceki sessiz adam tavırlarımı devam ettirerek inanılmaz bir çabayla çaprazımda bulunan, henüz yarısı tam şeklini almış olan sütunun arkasına saklandım. Gelenler bizimkiler olabilirdi ama yine de tedbirli davranmaktan kimse zarar görmezdi.

Başımı çok az uzatıp tünelin başına doğru baktım. Duvarlara çarpan titrek gölgeler giderek yaklaşıyordu, boğuk çıkan sesleri de duyuyordu kulaklarım ama tam olarak görüş alanıma girmediklerinden bundan nasıl bir sonuç çıkaracağımdan emin değildim. Nihayet az önce benim bulunduğum yere yaklaştıklarında, iki mutasyonun birkaç kişiyi yakalarından tutarak kemerli kapıdan geçtiklerini gördüm.

Kanımın damarlarıma yaptığı büyük basınçla başımın içinde birbirinden farklı noktalar aynı anda nabız gibi atmaya başladı. Bunlar sıradan insanlardı, buraya tamamen turistik gezi amacıyla gelmiş, zavallı ve masum insanlar…

Breccan onları yakaladığına göre Cyra’yı ve dolayısıyla da bizi tehdit edecekti. Hiçbir şeyi şansa bırakmıyordu. Zira Cyra’nın neler yapabileceğini, kudretinin nelere yeteceğini herkes kadar o da çok iyi biliyordu.

Sıkıntıyla iç geçirirken yeniden kapının girişine gidip gitmemek konusunda ikilem yaşadım. Yanlış bir şey yapıp da onları daha zor bir duruma sokmak istemiyordum.

Fakat burada durursam da içeride neler olduğunu hiç öğrenemeyecektim…

Sancılı geçen birkaç dakikanın ardından, ezbere bildiğim o sesin hıçkırıklara boğulduğunu duydum ve kalbim deli gibi atmaya başladı. Cyra ağlıyordu; eğer ona dokundularsa, canını yaktılarsa ne yapar eder, tek başıma da olsam burayı onların başına yıkardım.

Çok küçük adımlarla sütunun arkasından çıktığımda, orada bir şeyler olduğunu algılamıştı beynim. Aynı anda birden fazla kişi hareket ettiği için ses çıkarmamaları olanaksızdı. Duvara yaslanarak ilerledim ve bir kez daha eski konumuma yerleştim.

Oda bomboştu. Az önce adım atacak yer olmayan mekânda koskocaman bir boşluk vardı.

Tam içeriye gireceğim sırada, arkamdan biri kibarca boğazını temizledi. Döndüğümde Raiden’la göz göze geldim.

“Ne oldu? Nereye gittiler birden?”

Giderek kalınlaşan sesim karşısında kaşlarını çatan Vhalax’ın da aslında morali pek yerinde değildi. Bunu anlayabilmiştim, çünkü Cyra da böyle zamanlarda aynı onun gibi tepkiler veriyordu. Her ikisinin de yüzünden kanı çekiliyor, geride sadece belirli aralıklarla gözlenebilen kırmızı noktalar kalıyordu.

“Kardeşimi götürdüler,” derken ilk defa ondaki çaresizliğe şahit oldum. “Şu anda eli kolu bağlı, bir şey yapmasına fırsat vermiyorlar.”

“Onu sıradanlarla tehdit ediyorlar, değil mi?” bunları söylerken çoktan odaya girmiştim bile. Etrafımda bir tur attıktan sonra hemen karşımdaki duvarda beliren açıklığı gördüm ve o yöne doğru koştum. “Cyra’nın bir şey yapamayacağını biliyorlar.”

KUSURSUZ #2- Eski DünyaWhere stories live. Discover now