EPİLOG

2.4K 321 135
                                    

Beni bilen bilir, (Bilmeyen ne bilsin bizi, bilenlere selâm olsun 😊 ) oldum olası vedalardan hiç hoşlanmamışımdır. Fakat ne yazık ki, bugün itibariyle Kusursuz Serisi'nin son bölümüyle bu muhteşem yolculuğu burada sonlandırıyorum.

İki yıl içerisinde, bu kitap sayesinde birçok insana ulaşma imkânım oldu. Birbirinden değerli okurlarla (sizlerle) tanıştım ve bir kısmıyla da dostluk derecesinde bir samimiyet ortamı oluştu aramızda.

Hepinizi çok seviyorum. Desteğiniz, yorumlarınız ve güzel temennileriniz için sonsuz teşekkürler.

Yepyeni hikâyelerde (kısa süre içerisinde Wattpad'de yayımlayacağım bir Bilim kurgu romanı daha geliyor) tekrar buluşmak üzere...

Kendinize çok iyi bakın, sevgiyle kalın...

♣♣♣

İKİ YIL SONRA...
GOTHENBURG - İSVEÇ

"Hadi ama tatlı şey, kırma beni. Bence sana çok yakışacak."

Deick kolumdan tutup beni sahnenin arkasındaki koridora çekti. Müziğin sesi her geçen dakika yükseliyordu ve daha şimdiden başımda inceden bir ağrı oluşmaya başlamıştı bile. Oflayıp puflarken başımı uzatıp Kaen'in ya da Jasen'in gelip gelmediğini görmek için bir kez daha etrafa bakındım. Fakat mekân hınca hınç doluydu ve gelmiş olsalar bile, insan selinin arasında onları tek bir bakışta fark etmem mümkün değildi.

"Ne diye sana uyup buraya erkenden geldim ki?" dedim söylenerek. Elime tutuşturduğu tişörte bir kere daha göz gezdirdim. Sade ve siyah olması elbette muhteşem bir şeydi ama üzerine sonradan eklenmiş olan baskılı yazı iç geçirmeme neden oldu.

Kocaman harflerle; HEPSİ PALAVRA, DEICK BİR NUMARA! yazıyordu.

"Dostum, yolun başındasın ama egon şimdiden tavan yapmış vaziyette. Olur da bir gün tüm Dünya tarafından tanınan bir müzisyen olursan, o vakit ne yapacaksın, çok merak ediyorum," dedim gözlerimi kısarak.

Sırıtarak arkasındaki duvara yaslandı.

"Haksız mıyım Cyra? Hadi kendini frenleme de şu karizmaya bir kere daha bakarak göz bebeklerini şenlendir," eliyle baştan ayağa tüm bedenini işaret etti. Siyah, postal botları; aynı renkteki kargo pantolonu ve üzerinde kanayan gözlere sahip bir kuru kafanın olduğu siyah tişörtüyle her zamanki gibiydi aslında. Tek fark, egzotik bir isme sahip müzik grubunun logosunu taşıyan bir kolye ve bileklik takmasıydı.

Omuzlarımı silkerken tişörtü havada salladım.

"Senin de Jasen'leştiğini görmek ne güzel," dedim sırtımı ona dönüp yeniden kalabalığa karışmak üzere yola koyulurken. "Artık başımda bir değil, iki değil, tam tamına üç adet, kendi oluşturdukları ego tramplenlerinde zıplayan adam var.

Doğrusu Tanrı'nın bana lütfusunuz."

"Hah!" diye kısa bir kahkaha patlatan Deick arkamdan omzumu dürttü. "Jasen çevresine kötü örnek oluyor, değil mi? Yani senin müzmin bekâr ağabeyini de kendisine benzetti.

Kaen de sahip olduğu o erkeksi güzelliğini her fırsatta dile getiriyor.

Ve böyle yaparak sevimli kız Melissa'nın da aklını başından almayı başardı."

Dönüp ona dil çıkarsam da, içten içe gülümsüyordum.

Ağabeyim şu an oldukça mutluydu. Hayatı hiç olmadığı kadar düzenli bir şekilde ilerliyordu.

KUSURSUZ #2- Eski DünyaWhere stories live. Discover now