OTUZ BİRİNCİ BÖLÜM

1.9K 307 90
                                    

“Yani bu durumun çözümü bir nevi senin de yararına olacak, doğru mu anlamışım?”

İkizim manikür yaptırmış bir kadın edasıyla bütün tırnaklarını tek tek inceledi. Bu işi o kadar aceleye getirmeden yapıyordu ki, bir ara olduğu yerde donup kaldığını falan düşünmeye başlamıştım. Acaba soyut bedeni benimkine uyum sağlamaya çalışan titreşimini mi kaybediyordu?

“Evet,” nice sonra konuştuğunda düz bir ifadeyle beni izledi. “Breccan ve sen, aranızdaki şeye bir son verdiğinizde ben de kendi payıma düşen mutluluğu yaşayacağım.”

“Hımm,” bahsettiği mutluluğun neden kaynaklandığını ona soracakken vazgeçtim. Zaten ayaklı bulmaca gibiydi, her cümlesinde çözmem gereken bir şey çıkıyordu karşıma, şimdi de aynı şeyi yapacağından emindim. “Dediğin gibi olsun o zaman. Bu işin peşini bırakmayacağım Raiden. Sonuna kadar gideceğim. Artık sürekli bir tehlikenin, bir kötülüğün içinde ve merkezinde olmaktan bıktım usandım. Üstelik birileri beni alt etmeye çalışırken, bir yandan da hiç suçu günahı olmayan zavallı, masum insanlara zarar veriyorlar. Bugüne dek böyle bir şeyi asla kabul etmedim, etmeyeceğim de.

Onu bulacağım. Yemin ediyorum Breccan’ı bulacağım ve o zaman ona hodri meydan diyeceğim. Diğerleri benim için endişeleniyorlar, başıma bir şey gelecek diye sürekli bir tedirginlik içerisindeler ama ben korkmuyorum. Ne Breccan’dan, ne de Vhalaxlardan.

Tüm gayretimle onlara dur demek için hazır olacağım. Bunu bir kez yaptım, bir daha yapabilirim. Hem şimdi çok daha iyi bir durumdayım,” yandan bir bakış attığımda göz göze geldik. Koyu renk gözleri retinama varana dek bir tarama yaptı âdeta. “Artık pimi çekilmiş bir bomba gibi değilim. Başımın içine yerleştirdiğin o çip toz olup gitti.

Eskisi kadar sağlıklı ve güçlüyüm.”

“O bir dahi,” Raiden parmağıyla iskelede bir noktayı işaret ediyordu; Gaton’ı… “Hakikaten. Hani gururumu ayaklar altına almayacağımı bilsem gidip adamı tebrik edeceğim, ancak bilirsin beni, böyle bir şeyi asla yapmam, yapamam.

Seni kurtardı. Üstelik inan bana, bu hiç de kolay değildi. O kadar karmaşık bir çalışma yapmıştım ki üzerinde, bunu benden başkasının çözmesi imkânsıza yakındı. Ama tabii, bu Lymn’i hesaba katmamıştım.

Vhalaxlar adına büyük bir kayıp. Onun gibi biri değerlendirilmeliydi.”

Birinin ayağa kalkıp eve doğru yürüdüğünü görünce hemen elimdeki tableti göz hizama kadar kaldırdım ve araştırmama devam ediyormuşum gibi davranmaya çalıştım. Kimsenin beni boşluğa doğru, kendi kendime konuşur bir vaziyette bulmasını istemiyordum. Muhtemelen bir gören olsa, hafiften keçileri kaçırdığımı düşünebilirdi. Ve böyle bir durumda ne yazık ki bana olan güvenleri azalmaya başlardı.

İkizimin kıkır kıkır çıkan sesi karşında kaşlarımı kaldırarak ona baktım. Bir bana, bir de neredeyse burnuma yapıştırdığım tablete bakıyordu.

“Ne?” dedim biraz da kızarak. “Niye bana öyle gülüyorsun?”

“Aşırı derece hipermetrop biri gibisin,” derken tableti tutup çekiştirmeye başladı. “Bu gidişle iki gözün iç içe geçecek. Senin için yazılanları okumamı ister misin kardeşim?”

“Ukala!” burun kıvırıp bakışlarımı onun üzerinden çektim. Ne var ki, sahiden de tableti o kadar yakınımda utuyordum ki, ekrandaki yazılar birbirine karışmaya başlamıştı.

“Biri kendini acayip derecede çalışmaya vermiş,” Jasen’in yumuşak sesi hemen önümde çınladığında oturduğum yerden zıpladım. Hemen yanı başımdaki Raiden’a baktım. Dudakları imalı bakan gözleriyle uyum içinde çalışarak kıvrıldı. Ah! Şu an ona sıkı bir yumruk atmak istiyordum. Bu alaycı tavırları giderek yükselişe geçmişti. Her an beni deli edecek bir şey buluyordu. “Ne inceliyorsun bakayım?”

KUSURSUZ #2- Eski DünyaWhere stories live. Discover now