OTUZ BEŞİNCİ BÖLÜM

1.9K 303 87
                                    

Raiden’dan asla beklemeyeceğim bu dokunaklı konuşma sonrasında, gerek Kaen gerekse ben ne diyeceğimizi bilemedik. Daha önce bana ya da bir başkasına karşı hiç bu kadar açık olduğunu görmemiştim. Her zaman ketum ve ne düşündüğünü, ne hissettiğini belli etmeyen sır dolu bir adam olarak tanımıştım onu. Duygularını hissiz bir maskeyle kapatmayı çocukluk yaşlarından itibaren kendisine iş edinmişti ve bu konuda oldukça başarılı bir performans gösterdiği bilinen bir gerçekti.

Fakat şimdi olumlu – olumsuz söylediği her şey, bugüne dek ikimizin arasında geçen bütün diyaloglardan çok daha samimi gelmişti. Hatta rahatlıkla duygulandığımı bile söyleyebilirdim.

“Şayet bu tatlı sözlerle bizi kandırıp yine kardeşimin arkasından bir iş çevirecek olursan, yemin ederim ki, bunun karşılığını misliyle ödetirim sana.”

Kaen daha fazla ikizimle yan yana oturmaya tahammül edememiş olsa gerek, kalkıp pencere kenarına gitti. Eşit koşullarda olmasalar bile aralarında bir tartışma çıkmasından korkuyordum. Zira ikisinin de birbirine karşı olan tavırları netti, ne olursa olsun bunun değişmeyeceğini biliyordum.

“Ne yapacaksın? Etlerime kancalar takıp beni çatıdan mı sallandıracaksın?” diye söylenen Raiden gözlerini kocaman açtı. “Belki hâlâ farkına varamadın ama ben bir ruhum sıradan,” tıpkı ağabeyim gibi adımlayıp onun tam karşısında durdu. Kollarını göğsünde birleştirdiğinde o kibirli hâlleri yine geri dönmüştü. “O yüzden beni tehdit etmekten vazgeç, sen zararlı çıkarsın.”

“Raiden!” uyarı niteliği taşıyan sesimi duyan ikizim hiç oralı bile olmadı. Bana karşı daha hoşgörülü olduğu artık bilinen bir gerçekti fakat söz konusu sevdiklerim ve etrafımda olan dostlarım olduğunda, Raiden hâlen saplantılı bir düşmanlık sergiliyordu.

“Aman ne korktum!” Kaen buz gibi bir kahkaha attı ve ikizimin üzerine doğru yürüdü. Bir şey yapacağından değildi ama tedirginliğim giderek artıyordu. “Ölü bir adam mı bana ültimatom veriyor? Havada süzülüp, oradan oraya giden Sevimli Hayalet Casper’dan bir farkın yokken bence sınırlarını zorlama.”

Ansızın bir şey uçuşa geçti. Korkuyla dönüp bakınca dolabın önünde duran ayakkabılarımdan birinin hızla bu yöne doğru geldiğini gördüm.

“Şunu yapmayı bırak!” Raiden’ı tutup sarsamayacağım için sinirle tısladım. “Çocuk gibi kavgaya tutuşmaktan vazgeçin artık!”

Kaen son anda başını eğince ayakkabım cama çarpıp yere düştü.

“Çok adil dövüşüyorsun hakikaten,” dediği sırada ağabeyim öfkesini zorlukla kontrol ediyordu. “Ne kadar cesursun öyle! Bir – iki yumruk atmayı bile beceremediğin için sahtekârlığa başvuruyorsun!”

Kapıya doğru yaklaşan ayak seslerini duyana kadar birbirinin üzerine atlamaya hazır iki genç adamın arasında bir orta yol bulma telaşındaydım. Haileen yeniden odada belirince Kaen’le öylesine sohbet ediyormuşuz gibi davranmaya başladık.

“Birazdan yola çıkacakmışız,” dediği sırada ağabeyime kaçamak bir bakış attı dişi Rhilin. Bunu gören Kaen’in de beti benzi attı birden. Son zamanlarda Haileen’dan olabildiğince uzak durmaya çalışıyordu. Galiba daha fazla yanlış anlaşılmaya zemin hazırlamak istemiyordu.

“Tamam, geliyoruz,” ağabeyimin kolundan tuttum ve çantamı da aldıktan sonra odadan çıktık. Raiden yine sessizce yanımızda gelmeye devam ediyordu ama bu kez özellikle Kaen’le aynı tarafta durmamaya gayret ediyordu.

“Seni kıskanıyor,” ağabeyim kendi çantasını da koridorda bıraktığı yerden aldı. Kimden bahsettiğini anlamadığım için şaşkınca yüzüne baktığımda gözlerini devirdi. “Raiden. Seni benden bile kıskanıyor. Çünkü bu konuda bile bencillik yapıyor, sana yaptığı onca şeye rağmen, seni kendisine ait hissediyor ve bir başkasıyla paylaşmaktan ölesiye nefret ediyor.”

KUSURSUZ #2- Eski DünyaWhere stories live. Discover now