0.3

9.6K 827 440
                                    

Kim Taehyung

Oups ! Cette image n'est pas conforme à nos directives de contenu. Afin de continuer la publication, veuillez la retirer ou télécharger une autre image.

Kim Taehyung. Bu isim, hayatıma bir anda girdi ama düşüncelerimin tam merkezine oturmayı sadece iki günde başardı. Koca iki gündür, düşündüğüm tek şey onun karanlık zihninde neler döndüğüydü. Endişeleniyordum, Rosé'nin o adamdan bu kadar korkmasının başka sebepleride olduğuna emindim ama benimle o günden sonra, bütün ısrarlarıma rağmen bu konu hakkında tek kelime etmemişti. Geceleri hala oraya gidiyordu, bunu biliyordum ama bu sefer onu takip edecek cesareti kendimde bulamıyordum. O adamla bir kere daha yüz yüze gelmek istemiyordum.

"Dalgınsın," dedi Jisoo ellerini gözlerimin önünde sallarken. "Hala olanları mı düşünüyorsun?" Ona olanları anlatmıştım, o da Rosé gibi benim en yakınlarımdan biriydi ve ondan bu olanları gizleyemezdim.

"Evet," dedim dürüstçe. "Vante'nin bana olan bakışları, gözlerimin önünden gitmiyor." O anlar tekrar aklıma geldiğinde, vücudumun titremesine engel olamadım.

"Bakışları nasıldı ki?" Jisoo'nun meraklı gözleri yüzümü turlarken, kesik bir nefesi dudaklarımdan bıraktım. "Bakışları," dedim doğru kelimeyi ararken. "Derindi. Daha önce kimse bana öyle bakmamıştı. Tanrım... Çok korkutucuydu."

Jisoo yumruk haline getirdiği elini çenesinin altına yerleştirirken, düşünceli bir hale büründü. "Senden etkilenmiş olmasın?"

Söyledikleriyle suratımı buruşturdum. "Ne? Tanrım, bu imkansız."

"Neden?" Jisoo hızlıca cevapladığında, ona irileşmiş gözlerimle baktım. Söyledikleri mantıklı bile değildi. "Jisoo, Tanrı aşkına. O adamın bir kalbi olduğundan bile şüpheliyim. Bu dediğin şey imkansız."

Jisoo omuz silkerken mırıldandı. "Aşktan bahsettiğimi kim söyledi? Demek istediğim, diğer şekilde işte..." Jisoo'nun imasıyla yüzümü bir kez daha buruşturduğumda, bahsettiği şeyi istemsizce kafamın içinde betimledim. "Tanrım, sus lütfen! Kendimi öldürürüm daha iyi."

Jisoo bu halime kıkırdarken ben hala midemin bulanmaması için üstün bir çaba gösteriyordum. "Sakin ol, sadece şaka yapıyorum. Her ihtimali düşünmek zorundayız değil mi?"

Böyle bir durumun şakası bile, beni inanılmaz bir şekilde germişti. Onun gibi biriyle olmak mı? Bu, ben ölsem bile gerçekleşmeyecekti. Ona duyduğum nefret ve korku, yerini asla iyi bir duyguya bırakamazdı.

"Namjoon aradı, akşam bir şeyler yapalım diyor. Gelir misin?" Jisoo'nun sorusuyla düşüncelerimden sıyrıldığımda, başımı hayır anlamında salladım. Kendimi yorgun hissediyordum ve kesinlikle eğlence havamda değildim. O gün olanlar, beni düşündüğümden daha fazla etkilemişti.

Hava çok soğuk değildi, sadece hafif bir rüzgar esiyordu ama mini şortum ve üzerimdeki ince hırka yüzünden titrememe engel olamıyordum. Saat daha en fazla sekiz olmuştu, gökyüzü yeni yeni karanlığa gömülüyordu ama ben nedensizce korkuyordum. Her gün yürüdüğüm yollar, okuldan evime olan yarım saatlik mesafe ilk defa beni korkutuyordu. Takip ediliyormuş hissine kapılıyor ve buna engel olamıyordum. Sürekli arkama bakıp kontrol ediyor, ne olur ne olmaz diye her zaman çantamda taşıdığım biber gazını avuçlarımın içinde sımsıkı tutuyordum. Adımlarımı hızlandırıp, evimin olduğu sokağa döndüğümde derin bir nefes aldım. Fazla gergindim ve tek istediğim, eve gidip sıcak yatağımın içine girmekti.

allure of darknessOù les histoires vivent. Découvrez maintenant