0.9

9K 851 440
                                    

"Bunu bizden gizlediğine inanamıyorum, Lisa!" Namjoon sinirle bağırdığında, suratımı buruşturdum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Bunu bizden gizlediğine inanamıyorum, Lisa!" Namjoon sinirle bağırdığında, suratımı buruşturdum. "Buradayım ve hala yaşıyorum, fazla tepki gösteriyorsunuz."

Kim Taehyung'ın teklifini kabul ettiğimi ikinci günün ardından Jisoo ve Namjoon'a söylediğimde, böyle bir tepki vereceklerini biliyordum. Endişelenmişler, başıma bir şey geleceğinden korkmuşlardı. Hak vermiyor değildim, sonuçta karşımızdaki Vante'ydi. Ona güvenemezdik. O, her şeyi yapabilecek biriydi

"Sana bir şey yapmadı değil mi?" Jisoo endişeyle sorduğunda ona içten bir gülümseme gönderdim. "Hayır, Jisoo. Gerçekten söylediği gibi, sadece sohbet ediyoruz." Dün yaşananları bir kenara koyarsak, söylediklerim pek de yalan sayılmazdı.

"Bilmiyorum Lisa," dedi Jisoo derin bir iç çekerken. "Senin için endişeleniyorum ve bencil Roseanne Park, onun için yaptığın bu fedakarlığa rağmen hala geri dönmüyor." Namjoon sinirle solurken ağzının içinden birkaç küfür mırıldandı. Bana kızgındı. Bana gerçekten çok kızgındı ama bunlardan öte, benim için korkuyordu. Benim için, hatta hepimiz için her zaman koruyucu bir abi gibi olmuştu ve ondan gizli Vante'nin teklifini kabul etmiş olmam, onu çıldırtmıştı.

"Peki bu iş ne zaman bitecek?" dedi Namjoon hala gözleri sinirle benim yüzümde dolaşırken. Bu sorunun cevabını, ne yazık ki ben de bilmiyordum.

"Vante benden sıkıldığı zaman." Jisoo'nun kaşları verdiğim cevapla havalandı. "Nasıl yani," dedi şaşkın bir ifadeyle bana bakarken. "Her şey onun keyfine mi bağlı yani?" Derin bir nefes alırken başımı salladım. "Evet, öyle görünüyor."

İkili hala bana homurdanmaya devam ederken, telefonumdan saati kontrol ettim. Neredeyse akşam yedi olmak üzereydi. Bir an önce gidip, işkence dolu bir saatimi doldurmak ve evime gitmek istiyordum. Kot ceketimi üstüme geçirip, çantamı alarak ayağa kalktığımda kızgın arkadaşlarımın bakışları hala üzerimdeydi.

"İşe geç kalıyorum." Alaylı sözlerime aynı anda göz deviren ikiliye kıkırdadım ve buluştuğumuz kafeden ayrıldım. Onlara anlatmak beni rahatlatmıştı. Tartışmıştık belki ama yine de üstümden bir yük kalkmış gibi hissediyordum. Onlar en yakın arkadaşlarımdı, onlardan bir şey gizlemek hoşuma gitmiyordu. Tabi bazı şeyler dışında, mesela Kim Taehyung'ın öpücüklerini ve dokunuşlarını onlara anlatamazdım. Sorun aslında Taehyung'ın yaptıkları değildi çünkü o dengesiz herifin tekiydi, yaptıkları onları şaşırtmazdı bile.

Sorun, benim Taehyung'a engel olmamamdı.

Sanırım asla alışamayacaktım. Bu dar, karanlık hol her seferinde tüylerimin diken diken olmasına sebep oluyordu. Taehyung'ın odasına ulaşacağım bu kısa mesafeyi resmen koşarak geçiyor, etraftaki birkaç sarhoşun alaylı sözlerini işitmek zorunda kalıyordum. Nefes nefese üst kata ulaştığımda, tedirgin bir şekilde kapıyı çaldım. Dün yaşadıklarımızdan sonra yüzünü bile görmek istemiyordum ama yapacak hiçbir şeyim yoktu, mecburdum.

allure of darknessWhere stories live. Discover now