2.4

7.6K 702 191
                                    

Çıkmaz bir sokağa girmiş gibi hissediyordum kendimi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Çıkmaz bir sokağa girmiş gibi hissediyordum kendimi. Ne devam edebiliyordum yoluma, ne de geriye dönmeye cesaretim vardı. Kaybolmuştu ruhum o ıssız sokakta ve bedenim öylece dikiliyordu. Korkuyordum, inciniyordum ve en kötüsü, incitiyordum. Sadece her şeyin yoluna girmesini istiyordum ama nasıl yapacağımı bilmiyordum.

Kim Taehyung, beni dinlemiyor ve anlamıyordu. Neden korktuğumu, neden çaresizce çırpındığımı göremiyordu. Korkuyordum, ona bir zarar gelmesinden. Onu kaybetmekten korkuyordum. Taehyung'ın babası, onun hayatıyla bir kumar gibi oynuyordu. Onu oğlu olarak, hatta bir insan olarak bile görmüyordu. Taehyung onun için, sadece bir kuklaydı. Canı sıkıldığı ya da zora düştüğünde kullandığı bir oyuncaktı. Taehyung'a kızgındım, hem de çok kızgındım. Çünkü o bütün bunların farkındaydı, bütün bu olanlardan rahatsızdı ama değiştirmek için hiçbir çaba göstermiyordu. Yenilgiyi kabullenmiş gibiydi ve benim aksime, korkmuyordu. Beni kaybetmekten ve en kötüsü, kaybolmaktan korkmuyordu. Kendini düşünmediği gibi, beni de düşünmüyordu. Ya da sadece, onu kaybedersem çekeceğim acının ne denli büyük olacağının farkında değildi.

Taehyung ile tartışmamızın üzerinden iki gün geçmişti ve ben o geçen iki gün boyunca, yatağımdan doğru dürüst çıkmamıştım. Hasta değildim ama halsizdim, kendimde bir adım dahi atacak gücü bile bulamamıştım. Telefonuma dinlediğim müziği değiştirmek dışında dokunmamıştım. Mesajlara geri dönmemiş, gelen aramaları cevaplandırmamıştım. Belki çocukluktu yaptığım, belki fazla acınasıydı ama elimde değildi. Kendimi içimde yaşadığım bu karamsarlıktan kurtaramıyordum. Sürekli düşünüyor ama bir çıkış yolu bulamıyordum.

Kapım yavaşça tıklatıldığında, annem yine elinde yemek dolu bir tepsiyle odama geldi. İştahım yoktu, bir şeyler yemek istemiyordum ama annem her saat başı gelerek beni bir şeyler yemem için zorluyordu.

"Anne, aç değilim."

Annem tepsiyi çalışma masamın üstüne bırakırken, yanıma geldi ve yatağımın ucuna oturdu. Yorgundu, hastanede işler yoğun olduğu için bu sıralar çok fazla nöbete kalmıştı ve evinde dinlenmesi gereken vakitlerini benimle uğraşarak geçiriyordu. Onun yüzündeki gördüğüm yorgun ve üzgün ifade, vicdanımın sızlamasına sebep oldu.

"Seni bu kadar üzen şey ne, Lalisa? O çocukla mı ilgili, seni geçen gün eve bırakan?" Şaşkındım. Annemin bizi gördüğünü bilmiyordum, hiçbir şey belli etmemişti çünkü. Başımı sallayarak onu onayladığımda, dudaklarına hafif bir tebessüm yerleştirdi.

"Hadi anlat bana da bu yaşlı kadın sana birkaç tavsiye versin."

Söyledikleri benimde gülümsememe sebep olurken gözlerimi devirdim. "Sadece 42 yaşındasın anne, daha yaşlı kategorisine girmiyorsun."

allure of darknessWhere stories live. Discover now