0.4

9.2K 867 453
                                    

Hava soğuk değil ama ben bu ılık ilkbahar gününde, üşüyorum

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Hava soğuk değil ama ben bu ılık ilkbahar gününde, üşüyorum. İçimde adlandıramadığım duygular var ve ben bunlarla başa çıkmaya çalışıyorum. Mantıklı düşünmeye, çözüm yolları bulmaya çalışıyorum ama hiçbir şey yapamıyorum. Rosé'nin annesine verdiğim sözü tutamıyorum. Her geçen gün, her şey daha da zorlaşıyor ve ben, uyuyamıyorum.

En yakın arkadaşlarım, Namjoon ve Jisoo ile bir şeyler içmek, kafa dağıtmak için öylesine bir mekana gelmiştik ama bunun hiçbir faydası olmamıştı. Aksine, kafamızın bulanık olması Rosé'yi daha fazla düşünmemize sebep oluyordu.

"Bunları yaşadığımıza inanamıyorum," dedi Jisoo sıkıntılı bir nefesi dudaklarından bırakırken. "Elimiz kolumuz bağlıymış gibi hissediyorum."

Neredeyse yarısı dolu olan bira dolu bardağımı tek dikişte bitirdiğimde Namjoon onaylamayan bir ifadeyle bana baktı. "Hey, yavaş ol. Şu an bir sarhoşa değil, çalışan bir beyne ihtiyacımız var."

Namjoon'a gözlerimi devirirken, düşüncelerimde boğulmaya devam ettim. Onu kurtarmam gerekiyordu. Rosé'yi o insanların arasından çekip, kendine gelmesini sağlamam gerekiyordu.

"Benim aklımı kurcalayan bir şey var," dedi Jisoo bakışları ben ve Namjoon'un arasında dolaşırken. "Rosé bütün o haplara nasıl beş kuruş para ödemeden sahip olabiliyor?"

Jisoo, benimde günlerdir düşünmekten deliye döndüğüm konudan bahsetmişti. Gerçekten, bu hiç mantıklı gelmiyordu. Ya Kim Taehyung denen bu adam, mallarını bedavaya dağıtacak kadar zengindi ya da bir amacı, bu konudan bir çıkarı vardı.

"Bu şu an önemli değil," dedi Namjoon bardağını eline alırken. "Önemli olan, Rosé'yi o ortamdan kurtarmak."

Haklıydı. Önemli olan şey tam olarak buydu ama kabul etmek istemesem de ortada sinir bozucu olan bir gerçek vardı ki, Rosé kurtulmak istemiyordu.

"Bilmiyorum," dedim karamsar düşünceler aklımı tamamen ele geçirirken. "Ne yapabiliriz, hiçbir fikrim yok."

"Oraya gidelim mi?" Jisoo'nun sözleriyle gözlerim irileşirken ona afallamış bir halde baktım. "Sen ciddi misin?"

Jisoo omuzlarını silkti. "Evet, nasıl bir belaya bulaştığımızı görmek istemem yanlış mı?"

Kıkırdarken başımı salladım. "Sizi bu olaylara karıştırmak istemiyorum."

Namjoon koluma dokunurken bakışlarımı ona çevirdim. "Saçmalama, Lisa. Seni böyle bir durumda yalnız bırakacağımızı nasıl düşünürsün? Ayrıca sanırım bunu unutuyorsun ama, Rosé bizimde arkadaşımız." Sözleri tebessüm etmemi sağladığında onaylarcasına mırıldandım. "Teşekkür ederim çocuklar."

"Hadi," dedi Jisoo şakayla gözlerini devirirken. "Bu kadar duygusallık yeter. Gidiyor muyuz?"

Namjoon'a kısa bir bakış attığımda beni başıyla onayladı. Neden şu an bunu yaptığımızı bile bilmiyordum. Kesinlikle tehlikeye adım adım ilerliyor, göz göre göre belaya bulaşıyorduk ama artık yapacak bir şey yoktu çünkü Rosé'ye yardım etmek için bir şeyler yapmak zorundaydık.

allure of darknessWhere stories live. Discover now