BoD-4

191K 7.4K 281
                                    



"Gerçekten sen yeni misin? Seni daha önce gördüğümü sanmıyorum," dedi gözlerini yoldan ayırıp yine o rahatsız edici bakışlarıyla beni süzerken.

"Önüne bak."

"İsmin ne?"

"Sana ne!"dedim hiç beklemeden. İsmimi bilmeyen ve bana işkence etmeyi kendine görev edinmiş çocuk beni bilmediğim bir yere götürürken okulda kalan eşyalarımı düşünüyordum. Telefonumu çıkarıp Esin'e mesaj çektim. Eve bırakırdı herhalde. Umarım yani. Üşenmezse bırakırdı. Of ya ! Bir günde bu kadar aksiyon yaşamak için ne yapmıştım acaba? Karmaya bir boyutta inanan biri olarak başıma gelenlerin geçmişimle alakalı olduğuna emindim.

Okulda sevmediğim bir kızla uğraşmak işime gelmediğinden biriyle iddiaya girmiştim. Sonunda kızı resmen ağlatmıştı üstelik. Bundan zevk aldığım söylenmese de her şeyin başı bendim ve suçlu yine bendim. Ve karma.

"İddiayı kaybedersen ne olacak?" dedim ona bakarak. Saçlarının böyle yumuşak ve her daim bakımlı gözükmesini nasıl sağladığını merak ettim. Şu reklam şirketleri onu nasıl fark etmediyse artık. Cildi de pürüzsüzdü. Bebek cildi gibi.

"Bilmem. O kısmı dinlemedim. Nasıl olsa öyle bir şey olmayacak," dedi gözlerini yoldan ayırmadan. Ukala, diye içimden geçirirken gözlerimi devirerek önüme döndüm. Karşısında başka bir ukala varken yenilgiyi nasıl hiç düşünmediğini merak ettim. Yalan söylüyordu. Kesinlikle düşünmüştür. Kim düşünmez ki! Üstelik o baş ukalaya karşı... Bir dakika. Ne olmuştu da bunlar iddiaya girmişti ki? Neden durup dururken birinin intikam almak istediği bir kıza bulaşmayı kabul etmişti? Uğraşacak başka işleri mutlaka vardı. Onunda birkaç şeyde aranılan biri olduğunu duymuştum ama ne olduğunu hatırlayamıyordum. Esin biraz daha dikkatli dinleseydim hatırlardım kesin. Ama ben nereden bileyim bir gün bunların başıma bela olacağını.

"Kazanırsan ne elde edeceksin?" dedim yine ona dönerek.

Ani bir fren yapıp "Geldik," dedi. Ehliyetini nereden aldın diye bağıracaktım ki işte o an aklıma dank etti.

"Senin ehliyetin nasıl oluyor?" dedim emniyet kemerimi çözerken.

"Çok soru sordun ismini bilmediğim müstakbel sevgilim. Şimdi arabadan iner misin?" dedi güneş gözlüklerini takıp oldukça havalı bir şekilde arabadan inerken. Sabah hava esintili olduğu için ben paltomu yanıma almıştım ama şimdi kavurucu bir sıcak vardı. Güneş gözlüğü takılacak kadar. Benim tabii ki yanımda gözlük falan yoktu. Benim gözlüğüm bile yoktu. Niyeyse hiç güneş gözlüğü takmadım. Yakıştırmadım kendime. Taksam bile önüme düşen saçlarımı tepemde tutmak için süs olarak kafama takıyordum.

Kapımı açıp çıkmamı bekleyince yavaş ve sinir bozucu hareketlerle arabadan indim. Sahil kenarında bir restoranın önünde durmuştu. Buraya daha önce hiç gelmemiştim. Kapıyı kapatıp elimden tutarak yürümeye başlayınca onu peşinden yürümeye başladım. Evet. Yine elimi tutmuştu. Hayır çok normal bir şeydi de bu bunu ben mi anlayamıyordum acaba? Elimi çekmeye çalışınca yürümeyi bırakıp bana döndü.

"Şunu yapmayı bırak artık. Bana alışman için sana yardımcı oluyorum farkında değil misin?"

"Sana alışmam gerektiğini nasıl düşündün?"

"Tamam bundan sonra yardım yok. Bana karşı kendi başınasın," dedi ve elimi bıraktı. Yürümeye başladığında ne yapacağımı bilemedim. Onu takip edip ona zafer kazandırmak istemiyordum. Arabanın yanına gidip etrafa baktım. Ne bir taksi vardı ne de minibüs durağı olsa ne yazar cüzdanım yanımda değildi ki! Telefonum yanımdaydı ama halama ne diyecektim? Nasıl açıklayacaktım burada olduğumu?Dersi niye ektiğimi?

Benimle Ol DiyeOù les histoires vivent. Découvrez maintenant