BoD-30

135K 5.8K 638
                                    




Halamın beni eve çağırmasının ardındaki nedeni merak etsem de önce mantıklı bir açıklama yapmamış sonra da endişelendiğini söylemişti. Ne yani eve tıkılı kalamazdım ya! Üstelik kalmayacaktım da. Duştan sonra telefonumda ondan gelen mesajı gördüğümde buna çoktan karar vermiştim.

Ilık su bile onu hatırlamama yardımcı olmuyordu. Ona dair en ufak bir hatıram yokmuş gibiydi. Ama beni tanımaktan bahsediyordu. Sadece tanımak da değil benim hakkımda gizli olan her şeyi biliyordu.

Üstelik bunları ben anlatmıştım. Doğum lekeme kadar. Bunu ancak sarhoşken yapabilirdim yani söylediklerinde haklı olabilirdi. Benimle akşam ne görüşmek istediğini merak ediyordum. Daha söyleyecek neyi kalmıştı?

En önemlisi ben onu böyle de seviyor muydum? Evet, tabiî ki seviyordum. O kızla aralarında bir şey olsa bile seviyordum yani o Aras'tı değil mi? Benim yıllarca hayalini kurduğum Aras. Yoksa değil miydi? Geçmişimde bakmadığım hiç dikkatimi çekmeyen biri nasıl oluyor da sonradan bu kadar ilgi alanıma giriyor mantığım almıyordu.

Dar bir kotun üstüne v yaka borda kazağımı giyip dalgalı saçlarımı omuzlarımdan aşağı bıraktığımda makyaj yapma isteği duymadım. Normalde Aras'ın, benim platoniğim Aras'ın yanına gidecek olsa evden çıkana kadar süslenirdim ama kendimi yorgun hissediyordum ve o olaydan sonra aynada kendime bakmak bile istemiyordum. Giray her ne kadar bana o anları unutturup beni gülümsetse de yalnız olduğumda hala aklıma geliyordu. Bunu da gözlerimi sıkıca yumarak ve başka şeyler düşünmeye çalışarak erteliyordum.

Aşağı indiğimde halamın soru işaretleri anlamına gelen kalkan kaşlarına bakıp "Dışarı çıkacağım," dedim.

"Giray ile mi?" dedi sakince. Nasıl yani dışarıda Giray ile olduğumu bildiği halde endişelenen kadın ile bu kadın aynı mıydı?

"Hayır."

Buna tepkisi ne olacaktı bakalım diye beklerken beni daha da şaşırtan bir cevap aldım. "Çok uzaklaşma ve dikkatli ol. Ara sokaklara girme."

"Hala iyi misin?" dedim sakince elimi belime koyarak. Çünkü iyiye işaret değildi bunlar.

"Karakola gittim. Maskeli çocuk itiraf etmiş ama sen yine de dikkatli ol."

Onun her kimse polise gidip itiraf etmesine şaşırmıştım. Doğru gelmiyordu yani benimle işi bitmemişti tabii ona göre. Şimdi nasıl oluyor da polise gidiyordu anlamıyordum. Bu biraz daha endişelenmeme neden olsa da halama çaktırmadan "Tamam," diyerek evden çıktım.

Dikkatleri azaltmak için bunu yapmış olabilirdi. Belki Aras'ın söylediği her şey yalandı ve tek çıkayım diye birini itiraf ettirmişti. Sonra... Hayır kafamı sallayarak bu aptal düşünceleri kafamdan atmaya çalıştım.

O içimdeki iyi yanım Aras'a büyük bir saflık gösterip inanıyor ve beni de buna inandırıyordu. Sonunda ne olacağını bilemeden taksiye binip sahile indim.

Aras'ı benim sabah dikildiğim direğin orada görünce direkt onun yanına doğru yürümeye başladım. Karşısına dikilince onu daha dikkatli görme şansım olmuştu. Aras Yenal mavi giymişti. Aras'ı daha önce hiç mavi giyerken görmediğime adım kadar emin olsam da tanıdık geliyordu. Nereden tanıdık gelecekti ki görmediğime emindim. Bakışlarımı tişörtünden yüzüne çevirdiğimde farklı olan şeyi gördüm. Mavi gözleri.

Mavi gözleri...

O bana sürekli tanıdık gelen bakışları. Mavi gözleri... Bir adım gerileyip ona bir kez daha baktım. Sarhoş zihnim onu bana unutturmuştu ama gözlerini biliyordum. Kahverengiyle kamufle ettiği gözlerini biliyordum. Benim için birçok defa dayak yemiş sarışın çocuğu biliyordum. Ona doğru yaklaşarak siyah saçlarına dokundum. Saçlarının sarı olduğuna emindim ve şimdi dokunduklarım kesinlikle siyah değildi.

"Hatırlıyorsun," dedi benim duyabileceğim kısıklıkta. Tekrar mavi gözlerine baktığımda parmaklarımı kaşındaki yaraya indirdim. İlk temasta yüzünü biraz buruşturmuştu. Parmaklarımı gözünün yanındaki morluğa indirdiğimde "Senin için ilk kez dayak yemediğimi de hatırlıyor musun?" dedi gülümseyerek.

"Sen o ezik çocuksun," dedim parmağımı yüzünden çekerek. Gülümsememe aynı şekilde dudağını yukarı kıvırarak karşılık vermişti.

"Eziklik mertebemi yükselttim."

"Neden bunu yaptın? Ya da neden yanıma gelmedin? Ben yanınıza gelmesem yine uzakta mı kalacaktın?" diye sitem ettim. Onu ne kadar beklediğimi bilmiyordu.

"Sen değişmiştin bu sefer. Ben senin için bu hale girerken sen değişmiştin. Seni yeniden bu pisliğin içine sokamazdım."

"Seni uzaktan sevmeye alıştım ben Alina," dedi hemen sonra iyice sessizce. Duyup duymadığıma emin bile değildim. Aras bana beni sevdiğini mi söylemişti?

"Ben alışmadım ama aptal. Senin için yeniden değiştim ben. Sana rezil oldum diye sessizlik tahtımı bıraktım. Psikopatın birine kafa tuttum. Üzerimde oyun oynadıklarını bile bile onlara direnmeye çalıştım. Sen birazcık sevseydin beni hiçbiri olmazdı! Şimdi bana beni sevdiğini mi söylüyorsun? Her şey düğüm olduktan sonra mı?"

Sessiz parkta bağırışlarımın fazla dikkat çekebileceğini düşündüğümde çenemi kapayıp bekledim. İçimdeki sitemi iyice kusmuştum. İçim biraz rahatlamıştı.

"Sana ne yapsam yaranamıyorum değil mi? Dayak yiyorum. Senin için ağlıyorum. Seni sevdiğimi söylüyorum. Senin umurunda bile olmuyorum ama sana yüz vermediğimde sana basit bir kız gibi davrandığımda beni umursuyorsun. Derdin ne Alina? Kötü çocuk olmam mı? Tamam öyle olsun. Sen bana bunu da öğrettin."

Ben daha itiraz edemeden beni öpmeye başlamıştı bile. Onu hissederek, beni sevdiğini bilerek öpmek bambaşkaydı. Her şeyden başka. Her şeyden özel. Kendimi ona iyice yaslayarak kafasını ellerimle eğdim. Onun yüzündeki her noktaya aşıktım ben. Her noktasını ayrı ayrı sevmiştim. Onun bana karşılık vermediği her gün sevgim daha da büyümüştü. Yanaklarına öpücüklerimi bıraktıktan sonra tekrar dudağını öptüğümde beni durdurarak "Bunu yapamam," dedi. Ne dediğini anlamaya çalışırken gözyaşının biriktiği mavi gözlerine baktım.

"Sana böyle davranamam," dedikten sonra ellerini kendine çekti ve başını omzuma yasladı. Gözyaşlarını hissedebiliyordum. Beni başka seviyordu o. Çok başka.

Omzumda ağlarken ona öyle sıkı sarılmıştım ki bırakamazmışım gibi geliyordu ama öyle olmadı. "Biliyorum beni değil, olmaktan nefret ettiğim çocuğu seviyorsun. Sana öyle davranmaktan nefret ettiğim hareketlerimi seviyorsun. Sana göstermediğim ilgimi... Ama onlar ben değilim."

"Seni hep sevdim," dedi kulağıma fısıldayarak. "Benimle ol diye büründüğüm bu insanı sevdin ama ben o değilim..."

"Aras," dedim ellerimi tuttuğunda.

"Seni hep seveceğim."

"Aras hayır!"dedim güçlü olmaya çalışarak.

"Özür dilerim. Her şey için. Başına gelenler için."

"Aras," dedim yine bu sefer yorgun ve kırık çıkan sesimle.

"Seni hep seveceğim Alina. Ve her gün benimle ol diye bekleyeceğim," derken parmaklarım boşta kalmıştı. İki yanıma düşen ellerimi yumruk yapıp arkasında "Korkak!"diye bağırdım tüm gücümle.

Bana aldıramadan hızlı adımlarla koşar gibi giderken yanağıma düşen gözyaşlarımı silmeden tekrar tüm gücümle, boğazım yırtılırcasına bağırdım.

"Seni seviyordum ben!"

Benimle Ol DiyeWhere stories live. Discover now