11: Bencil bir adam olmak

5.1K 841 795
                                    

Sıçmıştım.

Her şeyin içine sıçmıştım. Taehyungun duygularının, ona verilen hediyenin, Taehyungla aramızdaki garip ilişkinin içine sıçmıştım ve nasıl toparlayacağım hakkında bir fikrim yoktu. Sabahın köründe alarmdan önce uyanmıştım ve hala yataktaydım. İşe gittiğimde Taehyungun masasını boş görebilme ihtimalimin oluşu beni korkutuyor, çekinmeme neden oluyordu.

Ona sadece iş arkadaşım olduğunu, giderse asla üzülmeyeceğimi söylerken ne düşünüyordum acaba? Çünkü düşüncesinden bile o kadar korkmuştum ve şu an o kadar üzgün hissediyordum ki ona söylediklerim resmen birer birer gö- ağzıma geri giriyordu.

Telefonum çalmaya başladığında derin bir nefes vererek öylece odamı izleme işlemime son vererek derin bir nefes alıp vermiş, telefonuma uzanmıştım. Kolumu kaldırmak bile o kadar zor gelmişti ki bir an duraksamış ve neden bu durumda olduğumu sorgulamıştım.

Neden bu kadar çok üzülmüştüm? Üzüntümün fiziksel yorgunluğa dönüşeceği kadar hem de?

"Efendim?"

"Jungkook? Neredesin? Yolda mısın?"

"Evdeyim Jimin"

"Neden? Çabuk kalk ve buraya gel. Namjoon sinirlenmeye başladı, ikide bir senin masana ve kapıya bakıyor"

Sessiz sessiz ama bir o kadar sesli bir şekilde fısıldayışına karşı derin bir iç geçirmiştim.

"Jimin, çok yorgun hissediyorum. Bugünlük gelmesem olmaz mı?"

"Rapor getirmezsen olmaz Jungkook. Kuralları biliyorsun. Sorun çıkmasını istemiyorum. Hem sen çok mu kötüsün? Neyin var? Ne oldu böyle bir gecede sana?"

"Bilmiyorum. Yataktan kalkmaya halim yok. Raporu akşama doğru getireceğim. Benim için müdüre haber verir misin? Ben de öğleden sonra ararım onu"

Yatakta iyice küçülüp yorganın tamamen içine girdiğim sırada uykulu bir şekilde mırıldandığımda onun ofladığını duymuştum.

"Bir gün kendini kovdurtacaksın ama neyse. Güzel dinlen. İş çıkışı ben gelirim yanına"

"Jimin bu halde nasıl geleceksin pardon? Hiç gerek yok. Hem akşama toparlanırım ben muhtemelen. Sorun yok tamam mı? Büyük ihtimalleri sadece soğuk algınlığına yakalandım. Sıcak bir çorba içerim birazdan, sonra da ilaç alırım. Kendime gelirim yani."

"Tamam o zaman. Beni durumundan haberdar et ama?"

"Tamam ederim. Hadi kapat ve Namjoonla konuş. Tatlı tatlı davran da kızmasın çok" dediğimde kıkırdayarak beni onaylamıştı. "Jimin bir de şey-" demiştim kapatacağını söylediği ilk anda. "Şey orada mı?"

"Ney burada mı?"

"Şey işte. Şey yani. Hoseok hyung! Evet evet. Hoseok hyung orada mı merak ettim?"

"Evet burada. Telefonu ona vermemi ister misin?"

"Hayır gerek yok. Sadece bir an merak ettim. Neyse. Hadi kapatıyorum uyuyacağım. Görüşürüz"

Direkt olarak telefonu kapatıp bir yastığımı kollarımın arasına almış ve sıkıca sarılmıştım. Yorganın altında sıcacık bir ortam yaratmıştım şu anda ama nefes almak için başımı çıkartmam gerekiyordu. Ama üşüyordum ben. Nefessiz kalıp ölür müydüm acaba burada? Çıkmasam olmaz mıydı?

Ben kendi kendime düşüncelerimin farklı konulara kaymaması için çabalarken telefonumun çaldığını duymuştum. Hemen telefonu elime alarak ekrana baktığımda Namjoon müdürümüzün görüntülü aradığını fark edince hemen açmıştım.

Seul Nine-Nine: TaekookDonde viven las historias. Descúbrelo ahora