23: Afiyet olsun

3.9K 644 207
                                    

"Jungkook çok geçmiş olsun minik kar tanem benim" Jimin bana sıkıca sarılırken mırıldanıyordu. "Kıyamam ben sana. Şimdi gidip o bıçağı savuran kişiyi ziyaret edeceğim ve o bıçağını götüne saplayacağım-"

"Sakin ol, gerek yok. İyiyim ben zaten" diyerek gülüp onun sırtını sıvazladığımda Jimin geri çekilerek saçlarımı sevmiş ve sonra tekrardan bir koluyla belime sarılarak kolumu da omzuna atmamı sağlamıştı.

"Ne demek iyiyim?" Demişti Hoseok hyung yanımıza gelerek. "Üç dikiş atılmış. Eve gidene kadar yaranın derin olduğunu fark etmediniz mi gerçekten de?"

"O anki şokla anlamadık ki hiçbir şey. Her şey birden gelişti" diye mırıldandığım sırada bakışlarım Taehyung'u bulmuştu. Çünkü o zaten yeterince üzgündü bu konuda. Ben fark etmesem de kendisinin kanamanın fazlası oluşundan fark etmesi gerektiğini düşünüp üzülüyordu dün gece hastaneye gittiğimizden beri.

Hoseok hyung iç geçirerek başını iki yana salladığı sırada müdürümüz odasından çıktığında bakışlarımız hemen onu bulmuştu. O ise direkt olarak bana bakarak yanıma kadar gelmişti.

"Geçmiş olsun Jeon" demişti her zamanki nötr sesiyle. Ama ben biliyordum. Endişelenmişti. "Şu an iyisin değil mi?"

"Evet efendim, iyiyim. Teşekkür ederim" diyerek hafifçe eğildiğimde başını onaylar anlamda sallamış ve bakışlarını ekip arkadaşlarımda gezdirirken eklemişti. "Bugün Jeon karakolda kalacak. Sahadaki işlerini eşit olarak bölüşün, fazla kalan olursa bana getirin. Fazla da oyalanmayın. Kolay gelsin"

Hepimiz onaylayan mırıltılar çıkartarak eğilerek selam verirken ben dudaklarımın kıvrılmasına engel olamamıştım. Bu tatlı gamzeleri olan adam beni mi düşünmüştü şimdi?

"Taehyung ve Yoongi, odama gelin"

Müdürümüz son sözünü söyleyerek tekrardan odasına döndüğünde Taehyung modu hala düşük bir şekilde ayağa kalkarak odasına doğru ilerlemeye başlamıştı ki onu durdurarak bana bakmasını sağlamıştım.

"Yapma Taehyung. Profesyonel olmak zorundasın. Lütfen." Diye mırıldanarak onun yanaklarımı sevdiğimde başını onaylar anlamda sallayarak ellerimden kurtulmuş ve müdürün odasının kapısına kadar gitmiş, Yoongi de yanına gelince kapıyı tıklatmıştı. İçeriye girerken ise omuzlarını dikleştirerek başını da kaldırdığında memnun bir şekilde gülümseyerek derin bir nefes vermiş ve masama dönmüştüm.

-

Sıkılmıştım.

Tamam, benim işlerimi diğerlerine dağıtarak bana bir güzellik yapmıştı müdürümüz ama ben sıkılıyordum bütün gün karakolda olmaktan. Benim hareket halinde olmam lazımdı bir kere. Oradan oraya koşturmam, suçluları kovalamam, soruşturma yapmam lazımdı. Saha adamıydım ben bir kere. Bütün gün oturamazdım. Üstelik tektim. Ne Jimin, ne Yoongi ne de Taehyung buradaydı. Kimse yoktu.

"Jeon, ne yapıyorsun?"

Üzerine çıkıp bağdaş kurarak oturduğum masada gözlerimi açarak yoga pozisyonumu bozmuş ve bana garip garip bakan müdürümüze gülümsemiştim.

"İyiyim müdürüm, siz?"

"Ne yapıyorsun dedim, nasılsın değil" diyerek yanıma doğru gelmiş ve hemen yanımda kalan su sebilinden bir bardak su almıştı.

"İşlerim bitti. Çok sıkıldım. Ben de yoga yapayım dedim." Diye açıklamıştım hemen kendimi. "Aslında harbiden de iyi geldi galiba. Kendimi daha iyi hissediyorum-"

"Karakolun en çok girip çıkanı olan, en gürültülü yerinde yoga yaptın ve şu an daha iyi hissediyorsun?" Sorarcasına kalkmıştı kaşları ama asla yüzündeki nötrlük gitmiyordu.

Seul Nine-Nine: TaekookWhere stories live. Discover now