18: Kartal-17

4.8K 734 281
                                    

Kaçmıştım.

Taehyungun ailesiyle sohbet etmekten kaçmak adına önemli bir davayla ilgili bir tanığı sorgulamam gerektiğini söyleyerek kahvaltı sofrasına oturmadan evden çıkmıştım. Taehyung da beni zorlamak istememiş olacaktı ki şimdilik yalanıma destek çıkmıştı fakat kaçamayacağımı bana fark ettirebilmek adına ben evden çıkmadan önce gülümsemiş ve yüksek sesle 'akşam yemeğinde zaten birlikte olacağız, sorun yok' demişti. Ben ağlamaklı bir ifadeyle ona baksam bile o sadece kıkırdayarak beni öpmüş, omuzlarımdan ittirerek çıkmamı sağladıktan sonra kapıyı da yüzüme çat diye kapatmıştı.

Kim Taehyung beni deli ediyordu. Her anlamda.

Derin bir nefes vererek binadan çıkıp akşamı düşünmemeye, hayal etmemeye çalışarak karakola vardığımda erken gittiğim için herkes şaşkındı. Jimin bile benden sonra gelip beni masamda görünce şoka girmişti.

"İnanamıyorum!" Demişti gürültülü bir şekilde yanıma koşarak. "Taehyung seni evden mi attı?"

"Ne alakası var?"

"Bu saatte neden iştesin?"

"İş saatim olduğu için olabilir mi?" Diyerek gözlerimi devirdiğim sırada birden duyduğum gülme sesleriyle birlikte şaşkınca etrafıma bakmıştım. Müdürümüz Namjoondan gelmişti o ses. Kapısının pervazına yaslanmıştı ve dudaklarını birbirine bastırarak gülmesini engellemeye çalışıyordu.

"Jeon iş saati'm' dedi." Demişti gülerek. Onun bu alaycı tavrına Yoongi ve amirimiz Hoseok da güldüğünde ben kaşlarımı çatmıştım. "İş saatin mi varmış senin?"

"Müdürüm..!"

Mızmız bir tavırla oflayarak arkama yaslandığımda elini havaya kaldırarak herkesin kıkırdayışını durdurmuş, kendi yüzünü de ifadesiz hale getirmişti birden.

"Susun şimdi. Jeon'a nazar değmeden önce tüm dinlerdeki nazar dualarını okuyacağım ve başka ne yapıyorlarsa onu yapacağım"

"Ben bir şey biliyorum!" Demişti Jimin hevesle parmak kaldırırken. Sanki sınıfta öğretmenden söz alıyordu.

"Ne biliyorsun? Söyle bakalım?"

"Mesalla..?" Demişti yüzünü garip bir ifadeye sokarak. "Hayır bir saniye, böyle değildi. Masallag? Hayır hayır-"

"Maşallah" Birden tanımadığımız bir ses yükselmişti ortamda. Hepimizin bakışları aynı anda o sesin sahibi olan kişiye dönünce fotokopinin önünde olduğunu fark etmiştik esmer adamın. "Bir süre Türkiye'de yaşamıştım. Bozulmasını istemedikleri bir olay ya da durum karşısında maşallah diyorlar. Sanırım ondan bahsediyorsun?"

"Hay ağzını yiyeyim senin! Evet ondan bahsediyorum!"

Jimin sevinçle adama doğru koşup sarıldığında ben onun bu haline gülerken adam Jimine garip garip bakarak katımızdan ayrılmıştı.

"O zaman hep birlikte.." diye mırıldandığında gülüşümü yüzümden silerek müdürümüzü izlemeye başlamıştım. O ise keyifli görünüyordu. "Bir.. iki.. üç.. Maşallah Jungkook!"

"Maşallah Jungkook!"

Hepsi bir ağızdan bana maşallah dedikten sonra Jimin yine farkını ortaya koyarak herkesten sonra tek başına kendisi de söylediğinde başımı iki yana sallayarak bilgisayarıma geri dönmüştüm. Zaten burada çok işim yoktu bugün. Operasyona gidecektim.

"Neyse. Yeter bu kadar şamata. Jeon, bana senden istediğim raporları getirecektin. Getirdin mi?"

"Evet. Masanızda" diye mırıldandığımda bir şey demeden omzumu patpatlamış ve odasına geri dönmüştü. Ben de bilgisayardaki son işlerimi on dakika içinde hallettikten sonra ceketimi alarak giyinmiş ve Jimin'e dönmüştüm.

Seul Nine-Nine: TaekookWhere stories live. Discover now