32: Sessizlik

3.6K 454 165
                                    

Birkaç hafta sonra;


"Günaydın millet"

Bulunduğumuz, az önce giriş yaptığım, kat birden sessizleşmişti. Nedenini ise biliyordum, bu yüzden gülmeden edememiştim. Çünkü ben bugün ilk defa hiçbir ayrımcılık yapmadan selam vermiştim.

"Kıyamet kopacak, hazırlanın"

"Tanrım, daha yapmak istediğim şeyler vardı!"

Yoongi'nin mırıldanışına karşılık Jimin isyan dolu bir şekilde masaya vururken aynı zamanda kıyametin kopmaması için dua etmeye başlamıştı. Bense derin bir nefes alıp vererek tüm pozitifliğimle masama geçmiş ve ben gelmeden önce masama koyulan dosyalarla bakışmıştım.

"Umarım içinizde kuyumcularla ilgili bir dava vardır" diye kendi kendime mırıldanarak dosyaların özetlerini okumaya başlamıştım herkesi boşvererek. Benden sonra içeriye giren Taehyung ise son zamanlardaki kötü olayları atlattığını belli edercesine duruşu dik, yüzünde tanıdık gülüşüyle içeriye girmiş, masasına yerleşmeden hemen önce kahvesini alıp gelmişti.

Bugün gözüme ayrı bir güzel geliyordu Taehyung. Acaba bugün ona hayatlarımızı birleştirme teklifimi edeceğim için mi öyle hissediyordum yoksa?

Uzun süre Taehyung'a bakmış olmalıydım ki bakışlarımı fark ederek o da bana bakmaya başlamış, aynı zamanda güzelce gülümseyerek beni oturduğum koltukta resmen eritmişti.

"Bu kadar parlak olmayı acilen bırakmalısın" demiştim elimi gözüme siper ederken. "Gözlerim kamaşıyor"

Kıkırdayarak başını iki yana sallarken yerine oturduğunda ona öpücük atıp önüme dönmüştüm ama üzerimde hissettiğim bakışlarla birlikte Jimin'e döndüğümde onun da gözlerindeki iltifat bekleyen isteği fark edince ona bakar bakmaz gözlerimi devirmiş, gözlerimi ellerimle kapatarak oflamıştım.

"Bir yanda Taehyung var zaten, bir de senin gözlerindeki ışık gözlerimi iyice kamaştırıyor. Bakma bana lütfen"

Ağzım iyi laf yapıyordu sahiden. Ya da Jimin fazla saftı. Hemen kıkırdayarak arkasına yaslandığında gülümseyerek önüme dönmüştüm. Dosyalarıma tekrardan dönerken dudaklarımı birbirine bastırarak iş moduna geçmeye çalışmıştım.

Ve evet. Aradığım dosyayı bulmuştum işte. Ünlü bir kuyumcuda yapılan bir hırsızlık vakası, tam da istediğim gibiydi. Dosyanın içeriğini, küçük detayları okuduktan sonra bilgisayarımdan küçük bir araştırma yapmıştım. Araştırmam henüz yeni bitmişti ve toplanıp saha görevine çıkmaya hazırlanıyordum ki amirim Hoseok bana doğru gelerek masamın önündeki koltuğa oturmuştu.

"İyi haberlerim var" demişti gülümseyerek. Haber neyse harbiden keyiflendirmiş gibiydi onu. "Senin kaçırılmana sebep olan asıl IP adresini ve kullanıcısını yaklaşık on beş dakika önce tespit ettik ve gerekli tutuklamalar yapıldı. Kişi zaten somut kanıtlar karşısında suçunu itiraf da etti." Dedikten sonra tam önüme bir kağıt bırakmıştı. "Burada, Taehyung'la aynı saatte bilgisayarının başında olan bilgisayar işlemcilerinin bölümünden bir şerefsiz, adı Wooseok."

Kağıtta güvenlik kamerasından alınan bir kare vardı. Wooseok denen hainin bilgisayarının başında bir şeyler yaptığı o andan bir görüntüydü.

"Bilgisayar işlemcileri mi dedin?"

Taehyung'un sorusunu duyduğumuzda ikimiz de aynı anda ona bakmıştık. Kaşları çatıktı.

"Evet. Neden ki?"

Ah, sanırım bir şeyler hatırlıyordum.

"Yoksa bahsettiğin kişi bu muydu?" Kağıdı elime alıp Taehyung'a döndürürken sorduğum soruyu sadece Taehyung anlamıştı. Yerinden kalkıp yanımıza geldiği gibi kağıdı elimden almış ve cevaplamıştı.

Seul Nine-Nine: TaekookΌπου ζουν οι ιστορίες. Ανακάλυψε τώρα