30: Teşekkür ederim.

3.2K 507 152
                                    


Dilenen bir özür en fazla ne kadar kafa karıştırabilirdi ki? Ya da atılan bir bakış, gözlerdeki sönük yıldızlar ne kadar kötü bir haber verebilirdi?

Şu anda tam olarak 'ne kadar?' sorusunun yanıtını aldığım bir ruh halindeydim.

Taehyung'un yapmadığına emindim. Ama o neden suçu kabul etmiş gibi davranmıştı? Neden benden samimi bir özür dilemişti? Çok saçmaydı. İmkansızdı da.

"Mantıklı bir açıklaması olacaktır"

Jimin üzgünce çattığı kaşlarıyla birlikte yüzümü izlerken elini bacağıma yerleştirerek bana seslenmişti. Bakışlarım ona çevrilirken şu anda bedenimin hiçbir teması kabul etmediğini hissederek nazikçe elini bacağımdan itmiş ve alınmaması için de ayağa kalkıp öylesine su sebiline doğru ilerlemiştim.

"Belki Taehyung'un tıkladığı bir yerden sızarak yapmışlardır-"

"O gün Taehyung izinliydi. Neden geldi?"

Jimin'in sözünü kesen ve benim de hareketlerimi duraksatan sesin sahibi Yoongi olmuştu. Bakışlarım aniden ona döndüğünde yüzünde rahatsız bir ifadenin olduğunu görmem çok kolay olmuştu.

"Annesi hastaydı, neden buradaydı ve neden kimseye haber vermedi geldiğini? Jungkook, senin haberin var mıydı?"

"Yoktu. Bana hiçbir şey söylemedi"

Sahiden de hiç haberim olmamıştı. Neden bana söylememişti? Halbuki görüşebilmek için can atıyorduk o annesindeyken. Neden iki dakikalığına görüşebilme ihtimalimiz dahi olsa beni arardı normalde. Niye aramamıştı?

"Taehyung'un yaptığını sanmıyorum ama aklımı kurcalayan şeyler var. Eksik parçalar var."

Birileri konuştukça, fikirlerini belirttikçe daha fazla soru çıkıyordu ortaya. Bu durum da zaten allak bullak olan aklıma hiç iyi gelmiyor, bedenimi de yorgun düşürüyordu.

"Sorgu sonucunda tutulacak raporu beklemekten başka şansımız yok. Zaten Taehyung'u birkaç saat sonra salmak zorundalar. Onunla da konuşuruz"

Jimin Yoongi hyunga uyarıcı bakışlar attıktan sonra bana dönüp sakin sakin konuştuğunda başımı onaylar anlamda sallamış, oturduğum koltukta bacaklarımı kendime çekmiştim.

Taehyung yaklaşık yirmi iki saattir gözaltındaydı.

Onu aldıkları günün gecesinde evime tek başıma gitmek zorunda kalmıştım. Tek başıma gitmiştim gitmesine ama uyuyamamış ve gecenin bir köründe tekrardan buraya gelerek öylece durmuştum sabaha kadar. Hala Taehyung'un yapmadığından emindim ama yine de üzülüyor, itiraf etmek istemesem bile korkuyordum.

Korkmamın nedeni de kendisiydi. Benden neden özür dilemişti? Neden suçu kabulleniyormuş gibi davranmıştı? Canımı sıkmaktan başka bir işe yaramamıştı bu yaptığı.

Derin bir nefes alıp verdikten sonra gözlerimin önünde duran dosyalardan birini elime alıp okumaya ve anlamaya çalışmıştım. Harfler karışıyormuş gibi hissediyordum. Ya da okuma yetimi kaybetmiştim uykusuzluktan. İkisi de olabilirdi. Kafam yerinde değildi.

"Bırak sen dosyaları. Gidip dinlen Jungkook. Çok kötü görünüyorsun"

Amirimiz yanıma gelerek dosyayı elimden aldığında bakışlarımı ona çevirmeden ayağa kalkmıştım. Yanından geçecekken beni kolumdan tutarak durdurunca mecburen bakmıştım ona.

"Birazdan dosyanla ilgilenen amirle görüşüp güzel haberlerle geleceğim. Artık biraz toparlan. Yanlış bir anlaşılma olduğuna eminim"

Bir şey dememiştim. En başından beri aynı şeyi ben de söylüyordum fakat süper zeka sevgilim gelip benden özür dileyince ister istemez umudum kırılıyordu.

Seul Nine-Nine: TaekookHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin