1. Bölüm

4.7K 266 16
                                    

TUTSAK YÜREĞİM
1. BÖLÜM

Mart 1461
İskoçya, Macrae Klanı
Orman Yakınlarında Bir Han...

Elindeki bezi, kirden rengi değişmiş suya batırıp sıktığında aynı anda beline saplanan ağrı, bedeninin kaskatı kesilmesine neden oldu. Dinlenmek için kısa bir süre belini doğrulttuğunda yanından geçip giden topluca kadın tahta kovayı devirmiş, içindeki kirli suyun boylu boyunca zemine dökülmesine neden olmuştu. Islak zemine basıp merdivenleri çıktığında ardında bıraktığı ayak izlerini içini kaplayan derin sıkıntıyla izledi. Öfkeyle kadına döndüğünde yüzünde gördüğü küstah ifadeye inanmazca baktı.

Bilerek yapmıştı!

Ağzına gelen kötü sözleri zorlukla yutup kafasını eğdi. Akmayı bekleyen gözyaşlarını zorlukla bastırdı.Uzun zamandır öğrendiği bir şey varsa o da soylu müşterilere asla saygısızlık yapılmaması gerektiğiydi.

Yolculara yakalanmadan kimseye görünmeden ön tarafı temizleyip arkaya geçmek istiyordu ama mümkün olamamıştı. Aylardır handa çalışıyordu ve görmediği eziyet kalmamıştı. En çok da soylu kadınların yaptığı şımarıklıklar canını sıkıyordu. Bıkkınlıkla uzun bir nefes verip yan yatmış kovayı düzeltti. Bezi, kirden bir göl hâline gelmiş suda gezdirip suyu çekmesini sağladı. Tüm suyu kurutup merdivenleri tekrar sildiğinde rahat bir nefes verdi sonunda. Malzemeleri toplayıp mutfağın hemen yan tarafındaki kilere koyduğunda tüm işlerini bitirmiş olmanın verdiği rahatlıkla derin bir nefes aldı.

Mutfağa adımını attığı anda gördüğü mutlu yüz, tüm yorgunluğunu alıp götürmüştü birden. Hancının karısı Lidya, Edward'ın yemeğini yediriyor, bir yandan da komik hikayeler anlatıp yüzünü güldürüyordu. Bir süre mutfak kapısına omzumu yaslayıp kollarını göğsünün altında topladı ve içine dolan huzurla ikisini seyretti. Çektiği eziyetlere, aylardır süren ve bitmek bilmeyen yorgunluğuna rağmen Edward'ın bir gülümsemesi her şeyi alıp götürüyordu. En önemlisi de güvende olmasıydı.

Aylar önce kaçıp saklandığı bu yer sığınağı olmuştu. İlk günlerde güvensiz geldiği için korksa da Lidya yardım etmiş, alışması için elinden gelen her şeyi yapmıştı. Şimdi de bunun sonucu olarak iki yakın arkadaş olmuşlardı. Daha fazla oyalanmadan mutfağa girdi. Kendisine de bir kap domuz yahnisi doldurdu. İçeri girdiğinden beridir ikisi de varlığını fark etmemişti, gülüşmeye devam ediyorlardı.

"Çok neşelisiniz bakıyorum," dediğinde aynı anda ikisi de dönüp bakmıştı. Tabağını masaya bırakıp Edward'ın alnına uzun bir öpücük bıraktı.

Bakışlarını Lidya'ya çevirdiğinde gizlemeye çalışsa da vücudunda gördüğü bir iki hafif morluk dikkatinden kaçmamıştı. Edward yanlarında olduğu için sessiz kaldı. Şimdilik.

"Bitti mi işlerin?"

"Evet, Tanrıya şükür yakalanmadan bir gün daha geçirebildim." dediğinde sesindeki alaycılığa rağmen Lidya hala korktuğunu anlayabiliyordu.

"Sana evlenmen gerektiğini defalarca kez söyledim. İşte o zaman bu çukurdan oğlunla beraber kurtulabilirsin."
Her zamanki konu tekrar açıldığında Edward'ın ağzından bir şey kaçırmasından korktuğu için geçiştirdi. Onun yanında bu konulardan konuşmak istemiyordu.

"Bunları sonra konuşuruz," dedi gözleriyle nerdeyse uykuya dalacak olan Edward'ı işaret ederek.

"Sana ne oldu?" dedi Lidya'nın boynundaki hafif morlukları kastederek. Lidya kısa bir kahkaha attıktan sonra göz kırpıp "Harika bir geceydi." dedi keyifli bir sesle.

Tutsak Yüreğim Where stories live. Discover now