19. Bölüm

2.8K 208 17
                                    

TUTSAK YÜREĞİM
19. BÖLÜM

Aralık 1460
İngiltere, York Dükalığı

Omzunu balkonun duvarına yaslayıp uzaklara, karanlığa gömülmüş ormana doğru baktığında etrafını sarıp sarı saçlarını uçuşturan soğuk hava, içeri girme vaktinin geldiğini işaret ediyordu. Ne zamandır buradaydı bilmiyordu ama zifiri karanlık, geceyi neredeyse bitirdiğini gösteriyordu. Güneş doğmak üzereydi. Şafak kızıla boyanmadan biraz uyusa iyi olacaktı. Uykularını bölen düşüncelerine bir çare bulamamıştı yine. Hüsran içinde uykusuzluktan kızaran gri gözlerini yumdu.

Kollarını bedenine sardığında içeri girmek üzereyken kalenin büyük kapısının önünde gördüğü hareketlilik kaşlarının çatılmasına neden oldu. Dikkat kesilip aşağıya odaklandığında açılan kapıdan içeriye giren onlarca bedeni görmek tedirgin etti genç kadını. Uzunca bir süre ne yaptıklarını anlamaya çalıştığında bahçenin duvarlarına doğru yayıldıklarını fark etti. Kısa bir süre içinde karanlık bahçe alevlerle aniden aydınlandığında kalbi korkuyla atmaya başladı. Dakikalar içinde gözcü kulesinin çan sesini duyduğunda bir türlü idrak edemediği gerçekle yüzleşti.

Saldırıya uğruyorlardı!

Titreyen bacaklarıyla kapıya doğru koşup odasıdan dışarı çıktığında ne yapacağını bilemedi önce. Sakinleşmek için derin nefesler almaya çalışırken alt katta duyduğu bağırış sesleri telaşını ve korkusunu daha da artırdı. Adımlarını sol tarafında kalan basamaklara yöneltti. Merdiven basamaklarını hızla indiğinde meşalelerin aydınlattığı koridorda telaş içinde sağa sola koşturan çalışanları görmek, beklediğinden daha büyük bir saldırı geldiğinin habercisiydi. Onlar kimdi ve bunu neden yapıyorlardı bilmiyordu. Ama halkının zarar görmemesini diledi.

Uzunca koridorda telaştan kendisini fark etmeyen insanlara çarpmamaya çalışarak ilerlemeye başladı. Bir eliyle duvardan destek alıyordu zira bunu yapmazsa yere yıkılacak kadar büyük bir korku içerisindeydi. Uzun koridorun sonuna varıp da babasının odasına geldiğinde yıllardır öğretilen tüm nezaket kurallarını hiçe sayarak kapıyı açtı çalmadan.

Buraya neden geldiğini bilmiyordu ama çocukluğundan beri olduğu gibi babasının güvenli kollarına sığınmak istemişti belki de. Odanın boş olduğunu hayal kırıklığıyla fark ettiğinde kafasını koridora çevirdi ve kalabalığın neredeyse dağıldığını gördü. Ellerini duvara yaslayarak yeniden basamaklara yöneldiğinde bu defa koridor çok daha uzun gelmişti genç kadına. Gitmek istediği yer babasının toplantılar için kullandığı büyük salondu.

Merdiven basamaklarına ilk adımını atmıştı ki aniden kolundan tutulduğunda durmak zorunda kaldı. Kafasını çevirip baktığında karşısında yardımcısı Anne'yi gördü. Birden boynuna sıkıca sarıldığında içindeki korkunun az da olsa hafiflediğini hissetti. Narin kollarını genç kızın kalın beline sardığında hemen yanlarında beliren Madd'i fark etti. Kollarını çözüp aşçı kadına baktığında korku dolu kahve gözleri kötü haberler vereceğinin işaretiydi. Genç leydi bunu anladığında yaşadığı kısa süreli rahatlamanın yerini yeniden korku aldı. Üstelik çok daha büyük bir korkuydu bu.

"Leydim, Kraliçenin askerleri!" dediğinde genç kız annesinin öngördüğü durumun gerçekleştiğini anladı. Ailesiyle birlikte ölüme gönderiliyordu.

"Edward nerede?"

Aklına ilk gelen soruyu sorduğunda Madd bunu beklemiyormuş gibi sessiz kaldı bir an. Ardından "Leydi Elizabeth'in yanında. Dük'ün emriyle sizi de almaya geldim. " diye ekledi.

Genç leydi zaman kaybetmeden annesinin ve küçük kardeşinin yanına gitmek istiyordu.

"Beni onlara götür Madd."

Tutsak Yüreğim Where stories live. Discover now