7. Bölüm

13.2K 738 115
                                    

Bakır cezvedeki kahveyi elimdeki tatlı kaşığıyla karıştırırken bir yandan da abimin telefon konuşmasını dinliyordum ama yanlış anlaşılma olmasın, gizlice dinlediğim falan yoktu. Basbayağı dibimde, ecel terleri döke döke konuşuyordu kendisi. Duymak istemesem bile duyuyordum. Hatta Sanem'in sesini ilk defa bugün duymuştum, net değildi ama ince bir ses tonu olduğu belliydi.

Mutfakta akşam yemeği ile ilgilenen Nurten yengem, ki kendisi amcamın eşi, Rümeysa'nın da annesi oluyordu, bir de yardımcımız Şeyda yenge duymasın diye bu kadar yakınımdaydı. Oysa abim akıl edebilseydi odasına ya da üst kattaki avluya çıkardı. Lâkin son duyduklarından sonra o kadar telaşlanmıştı ki, eğer bebeği taşıyan abim olsaydı muhtemelen çoktan düşük yapmış olurdu. Gerçi şimdi de Sanem'e söylüyordu, inşAllah abim kızı da kendisine benzetmemiştir. Yoksa hem yeğenimden olacak, hem de pisi pisine evleniyor olacaktım.

Düşüncemin gittiği saçma yola göz devirirken kahveler de olmuştu, bi' zahmet olsundu zaten. İki saattir başında bekliyordum sonuçta. Kısık ateşte yapmanın tek kârı daha fazla köpüğunün olmasıydı. Gerçi beklemeseydim de olurdu muhtemelem. Düşününce mantıksızdı da, sonuçta köpüksüz olsaydı da fark etmezdi benim için. Çünkü kimseye yaranmak gibi bir derdim yoktu.

Semih köpüksüz kahveyi görünce şey mi diyecekti, yok ben vazgeçtim?

Abim "Sana güveniyorum aşkım, tamam mı? Tamam. Ben de," diye cıvık cıvık konuşunca sonunda sıyrılabildim kendi içimdeki anlamsız kavgadan. Millet içinden düşününce mantıklı şeyler düşünürdü, ben de sanki tek derdim kahvenin köpüğüymüş gibi onu düşünürdüm. Hayattaki tek sorunum kahve köpüğüydü sanki.

Yeniden "Ben de aşkım," diyince daha fazla dayanamadım. Dirseğimi sertçe karnına geçirdim. Lavbali konuşmuyordu ama başımda aşkım, aşkım diye konuşunca uyuz olmuştum. Abim inleyip karnını tutarken bize anlamayarak bakan Nurten yengemi görmezden geldim. Şeyda yenge yaşlılıktan olsa gerek bağırarak konuşulmadığı müddetçe duymazdı. Duysa dahi ağzı sıkı bir kadındı. Tabii alzaymır olması da bir ihtimaldi, bilmiyorum.

"Soğudum," dedim gözlerimi belerterek. "Aşktan soğuttun beni iki dakikada ya. Ne öyle aşkım aşkım?" Müge Anlı'nın yakarışını aratmayan sözlerimden sonra abim yüzünü acıyla buruşturdu ve yengeme kaçamak bir bakış attı. Sorun yok, imajı çizebilsin diye yengeme gülümseyip yeniden bana döndü. "Kusura bakma," dedi mahçup bir sesle. "Alışkanlık olmuş, sana karşı zaten çok çaresizim."

Işık hızında duygusal moda geçmiş olsak da buna engel olmadım. Onun ne hissettiğini gözlerinden anlayabiliyor, samimiyetine de inanıyordum. Bu sebeple kalbimde yeri dolmayacak gibi görünen bir burukluk olsa da elimden geldiğince abime yansıtmamaya, hatta kimseye yansıtmamaya çalışıyordum. Sonuçta Semih benim sıtandartlarım göz önünde bulundurulduğunda gayet yakışıklı bir adamdı. Sadece fiziksel olarak da değil, ruhsal olarak da ona karşı bir çekim hissediyordum evet ama sonuçta kimse benim içinde olduğum durumda olmak istemezdi.

Yoksa ben istemez miydim Semih'ten zamanla hoşlanmayı, bu ilişki ilerleyecekse bile bizim adımlarımızla ilerlesin?

Yutkunduktan sonra "Sorun değil," dedim kısık bir sesle. Evlilik gibi hassas ama şu sıralar çevremizdeki herkesin diline sakız olmuş bir konuyu özellikle de aile fertlerimle konuşmak istemiyordum. Geçiştirmeyi seçtim. Lâkin abim konusu açılmışken üstelemek istiyor olmalıydı ki "Deniz," dedi kısık bir sesle. Uzanıp elimin birini sıkıca kavradı. "Bak hâlâ geç değil. Bir şekilde yolunu bulurum, yemin ederim."

Dudaklarımı birbirine bastırıp ona ümitsizce baktım. O da ben de böyle bir ihtimalin mümkün olmadığının bilincindeydik. Şayet başka bir şansımız olsaydı, ufak bir ihtimaleden ibaret dahi olsa abim bir şekilde o ihtimal peşinden giderdi ve biz bugün bu halde olmazdık. Bu sebeple sözlü olarak bir şey söylemedim, gözlerimle konuştum. O sırada mutfağa annem ve Rümeysa girince konu en azından bir süreliğine kapanmış oldu. Gülümsemeye çalışarak onlara döndüm.

GöçükWhere stories live. Discover now