1. Bölüm

26.3K 786 65
                                    

Dolaptan çıkardığım, ne zaman aldığımı hatırlayamadığım beyaz elbiseye alıcı gözüyle baktığımda bunu neden daha önce hiç giyinmedim diye kendime kızmadan edemedim. Dantel işlemeli olan elbisenin üst tarafı içimi belli ediyordu, bu sebeple ona göre bir südyen kullanmalıydım.

Üstümü giydim, hafif bir makyajın ardından hazırdım. Kızıl saçlarımı bol bir şekilde ördüm. İş başvurusuna gitmesem hayatta bu kadar özenmezdim kendime ama sorumsuz biriymiş gibi de gözükmek istemiyordum.

"İdil," diye bağırdım. Fazla değil yaklaşık bir dakika sonra gelmişti. Etrafımda bir tur döndüm ve ellerimi iki yana açarak ona baktım. Bu kanka dilinde 'Nasıl olmuş?' demekti ve İdil bunu gayet iyi biliyordu. "Sade ve göz alıcı. Masum ve güzel. Tam da istediğim gibi." Gözleri vücudumda aynı bir Nur Yerlitaş edasıyla turluyordu. "Hadi çıkalım. Birkaç poz fotoğrafını çekmeden seni göndermem."

Gülerek başımı salladım. Evden çıkıp arabaya atladığımız gibi sahile doğru ilerlemeye başladık. Sahile ulaştığımızda saatin henüz erken olmasından kaynaklı olarak etrafta çok insan yoktu. Bu iyiydi. Arkada birinin çıkıp fotoğrafa dahil olmasını istemezdim.

Yaklaşık bir saatin ardından farklı yerlerde farklı pozlarda fotoğraflarımızı çekilmiştik. Şimdiki rotamız başvuru yapacağım şirketti.

Koridorda hızlı hızlı yürürken kalbim hala boğazımda atıyordu. İlk iş görüşmemdi bu ve görüşme boyunca kalbimin sesi duyulacak diye ödüm kopmuştu. Daha mezun olmamıştım yarım dönemim vardı ama şirketin sahibi babamın tanıdığı olduğu için babam buraya gelmemi iştemişti.

Şirketten çıktım ve beni kapının önünde arabayla bekleyen İdil'e doğru yol aldım. Arabanın ön yolcu koltuğuna oturduktan sonra bana soru işareti dolu olan gözlerlr bakan arkadaşıma döndüm. "Olumluydu galiba." Sevinç dolu bir çığlık attıktan sonra kollarını boynuma doladı. "Çok sevindim, bunu acilen ku-" Telefonumun sinir bozucu zil sesi kulaklarımı doldurdu böylece İdil'in de söyleyecekleri ağzına tıkandı. Annemin aradığını gördükten sonra ona mahçup bir yüz ifadesiyle baktım. "Kusura bakma ama buna bakmam lazım."

"Efendim anacım." Nasıl da özlemiştim onu, kokusu burnumda tütüyordu. Üç buçuk aydır onu göremiyordum. Üç buçuk ay çok mu, derseniz hayır çok değil ama okulum sebebiyle en fazla bir hafta kadar kalabiliyordum Urfa'da. Lise de gelmiştim İstanbul'a. Bilirsiniz Urfa'da kızların okuması pek de hoş karşılanmazdı. Ama babamın umrunda bile değildi bu, aşirete baş kaldırmış ve okumam için elinden gelen her imkanı bana bonkörce sunmuştu.

Aslında elimden gelse bugün dönerdim memleketime.

"Nasılsın annecim?" Annemin sesi normal gibi gelse de sanki bir terslik vardı. Ama olumlu anlamda. Gülüyordu sanki. "İyiyim annem, sen de iyisin anladığım kadarıyla." Ufak bir kıkırtı çıkardı ve beklediğimin aksine kibarca konuşmaya başladı. "İyiyim, seni düğünümüze çağırmak için aradım Deniz hanım." Bir ana idrak edemedim ama ardından anılar bir bir zihnime düşmeye başladı. Düşen görüntüleri birleştirdiğimde ortaya abimin sevdiği bir kız olduğu ama bunu bize söylemediğini hatırladım. O sırada İdil arabayı kullanmaya başlamıştı.

"Nasıl yani? Kızı öğrendin mi? Kimmiş, istediniz mi?" Sorularımı peş peşe sorarken çok heyecanlandığımı hissettim. Aklımda şimdiden uzun havalar çalmaya başlamıştı bile. İdilin bana yönelttiği soruları elimle geçiştirdim. "Sen olmadan ister miyiz kız? Bir de gelinimiz Meryem teyzenin kızıymış." Meryem teyzeyi tanıyordum, dedemin çok yakın bir arkadaşının gelini oluyordu. Soylu ve sözü geçen sayılı ailelerdendiler, Dumanlar. Meryem teyze, annemden birkaç yaş büyüktü. Yanlış hatırlamıyorsam da iki kızı vardı oğullarının olduğunu bilsem de hiç karşılaşmamıştım.

GöçükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin