2. Bölüm

16.9K 695 87
                                    

Kapı iki adet adam tarafından açıldı. Araba tekrar hareket etti, eş zamanlı olarak ağzım yer çekimine karşı koyamadı ve kocaman açıldı. "Oha, biz de konakta yaşıyoruz zannediyoruz." Abim güler gibi bir ses çıkardı.

Arabalardan inip konağa doğru ilerlemeye başladık. Annemler önden yürürken destek amaçlı abimin koluna girdiğimde gerginlikten pazılarının şiştiğini gördüm. Abimin omzuna kafamı yasladım, topuklu giydiğim için benden fazla uzun değildi şimdi. "Rahat ol," diye mırıldandım. Gözlerimi konağın üst tarafına doğru kaldırdım. Pencerelerin birinin önünde bir genç kız vardı ama odasının ışığı kapalı olduğu için yüzünü göremiyordum. Sanem, bu kız olmalıydı.

"Hem sanırım yenge hanım sana bakıyor, biraz dik dur." Abim omuzlarını dikleştirdi, bu yüzümde bir tebessümün olmasına sebep oldu. Gözlerim bu sefer başka bir gözle buluştuğunda anlam veremedim. Hayır, buluşmasında sakınca yok. Sakınca olan şey zamanın yavaşlaması. Bizden bir kat yukarda duran bu genç adam Rürü'nün dediği kadar vardı. Korkuluklara yaslanmış alt kata, bize bakıyordu.

Ve kahverengi bir göz bu kadar güzel bakmamalıydı.

İnsanın İlah mısın, silah mı be? Diye bağırası geliyordu.

Sakince abimin omuzundaki başımı kaldırdım. Babam yaşındaki bir adam bizi avludan yukarı kata yönlendirdi. Gözlerimi adamın gözlerinden ayırdıktan sonra merdivenleri çıkmaya başladım. Birinci kattaki avluda erkekler vardı. Bizi görünce aynı az önce gördüğüm adam gibi ayağı kalktılar. Dedem yaşındaki adam, yani Sanem'in dedesi dedemi görünce kocaman gülümsedi ve boştaki elini dedeme uzattı, diğer elinde baston vardı. El sıkıştılar. Bir de benim yaşlarımda bir oğlan daha vardı. Bu da bekar kardeş olmalıydı.

Yani bu demek oluyordu ki az önce bakıştığım adam evliydi. Bu düşünce beni kötü hissettirmişti. Evli bir adamla bakışmış üstüne üstlük ne kadar yakışıklı olduğunu düşünmüştüm.

"Bu genç kızımız da kim Hilmi?" Dedem dönüp bana baktı ve "Torunum," dedi dedem. Gülümseyerek baş selamı verdim. Ayak üstü sohbetten sonra biz erkeklerin oturduğu yerin üzerinde onları gören bir yere geçtik. Burası da avluydu. Yani üstü açıktı. Senem'in babannesi bizi karşılaşmıştı. Sert mizaçlı bir kadındı. Yüz metre öteden bile ağa eşi olduğu anlaşılıyordu.

Çok değil yaklaşık beş dakika sonra bir kadın girdi içeri, bu kadını tanıyordum. Meryem teyzeydi bu kadın. Kucağında bir bebek vardı. Peşinden gelen güzeller güzeli kadın da bebeğin annesi olmalıydı. Yani o adamın eşi.

"Hoşgelmişsiniz Esra," dedi Meryem teyze. "Hoşbulduk."

İlahi bakış açısı

Genç kız etrafta dönen sohbeti dinlerken huzursuzdu. Meryem hanım kızının henüz evlenmek için küçük olduğunu ama yine de son sözün babaya ait olduğunu söylüyordu. Aslında kızının niyetini biliyordu, onunla konuşmuştu. Ama yine de kız evi naz eviydi. Esra hanım da kör değildi, sonuçta o da bir kız annesiydi. Niyetleri olmasa bugün burada olmazlardı.

Konunun başka yerlere sapması kaçınılmazdı. Deniz gözlerini adının Nil olduğunu öğrendiği gelinin gözleriyle buluşturdu. Kadının masmavi gözleri kucağındaki bebeğin gözlerini nereden aldığını açıklıyordu. Bebek aynı annesine benziyordu.

Genç kızın çocuklara zaafı vardı. Küçük çocuklara dayanamazdı, bebeğe gülümsediğinde sanki minik kız bunu bekliyormuş gibi kıkırdamış ve bakışları üstüne çekmişti. Bunu fark eden Nil kızını Deniz'e uzatmıştı. Deniz itiraz etmeden ayağı kalkıp küçük kızı kucağına almıştı. "Seni sevdi," dedi Nil. Kızı gibi o da sevmişti Deniz'i.

GöçükWhere stories live. Discover now