13. Bölüm

13.1K 761 146
                                    

Az evvel dudaklarından sıyrılıp kalbime dokunan sözler onaylamam gereken bir cümle değildi belki ama tamamiyle istemsiz bir biçimde başımı aşağı yukarı sallarken buldum kendimi. Semih... benim gözümde tüm olmazları olduracak kadar güçlü duruyordu şimdi. Çünkü samimiyetine sonuna kadar inanıyordum ve bu inanç kolay kolay yıkılacak gibi de durmuyordu.

İlişkimiz, sağlam gözükmeyen ama bir şaheser olan temeller üzerine inşa olmaya başlamıştı.

Sertçe yutkunmadan hemen önce gözlerimi çenesine indirdim. Bana bu denli yoğun bakarken gözlerine bakmak, orada usul usul yanmaya başlayan ateşe kendimi atmam demekti. Yapamadım. Bir gün o ateşte kavrulacağımı bilsem de şimdi kendimi atmadım. İntihar etmedim. "Güzelim," diye fısıldadı ondan beklenmeyecek şekilde naif bir sesle. Ses tonunun tokluğu bir şey kaybettirmedi.

Belimdeki kolu varlığını sürdürüyorken ötekini ileri gitmeden çıplak dizimin üzerine koydu. Teması ile gözlerim yeniden gözlerine tırmandı lâkin sık sık eline kayıyordu. Bunda bir art niyet elbette yoktu, asla rahatsız da olmuyordum zaten. Aksine, temasımız bana yetersiz bile geliyordu. Dahasını isteyen tarafım ise bir kenarda hareketsizce duruyordu. "Bunları sana utanman için söylemiyorum. Sadece içimden geçen ne varsa bilmen için söylüyorum, tamam mı?"

Kuyruğumu bacaklarım arasına sıkıştırıp onun kolları arasında tıpkı bir jöle kıvamını almak istemedim, her ne kadar içten içe erimiş ve bitmiş olsam da doğam gereği bunu asla başaramayacağımı biliyordum. Hiçbir zaman erkeklerin düşlediği o uysal kız olamayacaktım ki zaten... yani sanırım Semih de bu durumdan şikayetçi değildi. Sıkıysa olsundu! "Utanmadım," dedim dik dik. Gözlerinden muzip parıltıların geçtiğine şahit oldum ve bu beni daha beter gaza getirdi. "Neden utanacağım ki? İki yetişkin insanın birbirlerine duyguları olmasından doğal ne olabilir?"

Üstü kapalı da olsa kendimden de bahsettiğimi Semih'in "Demek itiraf ediyorsun," demesiyle anladım. Ciddi manada afalladım. Yüzümde var olan kan sanki daha da yoğunlaştı. Beyaz tenim ise bu kızarıklık ayan beyan ortaya seriyordu. O an en kısa yol kaçmak veya konuyu kapamak gibi geldiği için panikle kucağından kalkmaya çalıştım lâkin hesaba katmadığım bir biçimde başarılı olamadım. Semih'in belimi kavrayan kolunun sıkılaşmasının yanı sıra dizimde hareketsiz duran eli de biraz daha yukarıya çıkarak bacağımdan kavradı. Böylelikle az evvele nazaran daha yakın bir pozisyon almış olduk.

Gözlerim kısa süreliğine bacağımı kavrayan eline düştü. Uzun ve biçimli parmaklarından daha güzel bir şey varsa o da elinin üzerinde belirgin bir biçimde belli olan damarlardı. Bu ayrıntı beni yeterince heyecanlandırmıyormuş gibi bir de benim ten rengim ile Semih'in elinin ten renginin tezatlığı alıyordu gözümü. Tenim insanların ortalama ten renginden çok daha açıktı ve eli... siktir! Tenime fena halde yakışıyordu! Midemden başlayan kasılmanın kasıklarıma doğru uzandığını hissetmemle gözlerimi oradan çekmem gerektiģini anladım.

"Semih," diyerek tamamen istemsizce adını söylendim. Sesimde az da olsa isyan olsa dahi nazlı bir şekilde adını zikrettiğimin farkında değildim. "Bırakır mısın?" Semih başını usulca sol omuzuna doğru eğdi ve kısık bakan gözlerle yüzümü santim santim inceledi. "İstemiyorsun," dedi kısık bir sesle. Ensesindeki saçları daha sıkı kavradım, amacım onu biraz olsun rahatsız etmekti ama açıkçası ensesindeki kısa saçların avuç içimde bıraktığı his hoşuma gitmişti. "İsteseydin mutlaka bunu belli ederdin." İtiraz etmek için dudaklarımı aralamama kalmadan yeniden dudaklarıma uzandı ve daha fazlasını isteyeceğim bir buseyi armağan etti. Cevap veremedim. Beni suskunlaştırmanın yolunu bulmuş olması hiç mi hiç hoşuma gitmedi.

Beni öpmesi gitti ama susmam kesinlikle gitmedi.

Cesaretli ve kartları her ne olursa olsun açık oynadığımı düşünsem de Semih'in yanında yeteri kadar açık olamadığımı hissediyordum. Ona alışmaktan ziyade kalbimin bu yüksek ritmine alışmam beni biraz zorlayacak gibi duruyordu. Bu da beni bazı anlarda sessizleşmeye itiyordu. Belki de ilk günlerden onu çenemle yormak istemiyordum? Bilmiyorum.

GöçükWhere stories live. Discover now