5. Bölüm

15.2K 740 105
                                    

Zaten pek büyük olmayan kabin daha da küçüldü gözümde, dört duvar arasında yalnızca ikimiz vardık. Nefes aldığımda ciğerlerime dolan da yine onun kokuysuydu. Biliyordum ki, o da benim kokumu net bir şekilde soluyordu. Gözlerine dik dik bakarken "Benden bahsetmiyoruz o halde?" diye sordum. İçimi titreten heybetli bedenini görmezden gelmek, ona herkes gibi yaklaşmak neden bu denli zordu ki sanki?

Semih'in tek kaşı usulca havaya kalktı. Yüzünün almış olduğu şekil sözlerime devam etmemi engelleyemedi. "Çünkü ben istediğimi giyerim. Ha, eğer şu anda bu elbiseyi," elimde tuttuğum elbiseyi havaya kaldırdım. "Giyiyorsam bu sen istedin diye değil, ben istedim diyedir."

Alayla güldü. Bu, benim daha fazla sinirlenmeme neden oldu. "Öyledir tabii," dedi düz bir sesle. Neredeyse kabinin tamamını kaplayan heybetli bedenini sinirimden yumruklamak istesem de kendimi tuttum. O beni sakinliğiyle delirtebiliyorsa ben de yapabilirdim. Yani... en azından denerdim.

Başımı hızlı hızlı aşağı yukarı salladım. Birkaç saniye dudakları ufak bir açıyla yukarı kıvrılmışken yalnızca yüzümü inceledi. "Sen istediğini elbette giyebilirsin," dedi birden ciddileşerek. Bu çelişkili haliyle kaşlarım şaşkınlıkla havalandı. Daha büyük şaşkınlığı ise elimdeki elbiseyi alıp askılığa asınca yaşadım. "Ne yapıyorsun?" diye sormamın hiçbir hükmü yoktu ki bana cevap vermedi. Sol elimi avuçladı ve ikimizin ortasında göğüs hizamızda tuttu.

Eli, sıcacıktı.

"Şu eline yüzüğünü taktıktan sonra dilediğini giyebilirsin." Titrek bir soluk aldım. Sıkıca kavramış olduğu elime, ellerimize kısa bir bakış attıktan sonra yeniden gözlerine odaklandım. "Açık konuş," dedim dik dik.

Bu dik halim şimdiye kadar muhattap olduğum hiçbir karşı cins tarafından sevilmemişti. Erkekler yanlarında kadın olmasını değil, kucaklarında kedi olmasını istiyorlardı ki bu bana tamamen tersi. İlişkilerimin kısa olmasının nedeni bu olurdu hep. Ama şimdi adamın biri gelmiş çatmıştı ömrüme. Hem de geldiği anda resmen kocam olacaktı, diğer garip detay ise bu diklenmemin hoşuna gidiyor oluşuydu.

Gözlerindeki ışıltılar hoşlandığının belirtisiydi bence.

"Benim kadınıma kimse karışamaz, dilediğini yaparsın. Ama şimdi şu halinle seni konağa bıraksam deden ne der?" Gözlerimi kırpıştırarak ona bakarken belki de ne dediğini anlamadım sanıyordu ama ben duymamıştım ki. Cümlenin başında geçen kadınım lafında adeta takılı kalmıştım. "Gidip deneyelim istersen?"

Yeniden konuşmasıyla daldığım düşüncelerimden hızla sıyrıldım. Kendimi başımı iki yana sallarken buldum. Asla inkar edemeyeceğim bir şey varsa o da dedemden korktuğumdu. "Denemeyelim de," hâlâ birleşik olan ellerimizi ayırmak amacıyla elimi çektim, sanki o da hâlâ birleşik olduklarının yeni farkına varmıştı. Bıraktı hemen. Bıraktığı elimin işaret parmağını kaslı göğsüne dayadım. Göğsünü tehditkar bir şekilde dürterken harfler bir bir döküldü dudaklarımdan. "Şunu unutma, ben senin karın olsam da olmasam da istediğimi giyerim."

Semih iddalaşmak mı istemedi yoksa benim sözümden dönmeyeceğimi mi anladı bilmiyorum. Yalnızca gülümsedi, o gülümsemede neler gizliydi, o gözler bana neler anlatıyordu bilmiyordum açıkçası şu anda ne bu şifreleri çözebilecek kadar kendimdeydim ne de onu yeterince tanıyordum.

Bir adım geriye giderek çıktı kabinden. "Kapıdayım," dedikten hemen sonra perdeyi sonuna kadar çekti. Ardından öylece bakarken sessizdim. Ne olacaktı, sonumuz nereye bağlanacaktı Allah bilirdi. Üstümdeki kumaş parçalarını bir bir çıkarırken yorgunluktan altları morarmış gözlerimi süzüyordum.

Birkaç gün içerisinde yüzüm resmen çökmüştü. Fazla beyaz tenli olmamın en kötü tarafı en ufak bir üzülmede dahi göz altlarımın gün yüzüne çıkmasıydı. Ağlamalarım da üstüne eklenince yüzüm tüm ışığını kaybetmişti.

GöçükWhere stories live. Discover now