17. Bölüm

11.4K 795 410
                                    

Lütfen oy ve yorumlardan beni mahrum bırakmayın. Ayrıca eğer eksik gördüğünüz bir yer varsa belirtin çünkü bitirir bitirmez attım, düzeltmeye çalışırım.

Keyifli okumalar♡♡♡

Seviliyorsunuz!!!

♧♧

Elimde duran, dibini gördüğüm boş bardak neredeyse elimden kayıp düşecekti. Son anda elimi sıkmayı başarsam da aynı çabayı, gücü elimden alınmış bacaklarım için söyleyemezdim. Kalbim metrelerce koşmuşum gibi son sürat atmaya başlarken duymayacağını bile bile dudaklarımdan kısık sesli olsa da isminin dökülmesine izin verdim. Semih sanki şu anda ne halde olduğumu, ardımdaki bedeninin, tenime armağan ettiği sıcaklığın, kokusunun bende ne gibi etkiler doğurduğunu biliyor gibi tutuşunu sıkılaştırdı.

Tutmasaydı düşerdim. Onu gördüğüm ilk andan itibaren her anlamda tutunduğum tek dal olmaya başlamıştı. Hayatım olmaya başlamıştı...

Yüzünü boyun girintime doğru yakınlaştırdı. Sanırım bu hareketi, sesini bana duyurabilmek için yapmıştı çünkü saat ne kadar ilerlerse ilerlesin mekanın duvarlarında yankılanan müzik susmuyordu. "Şşt," diye söylendiğini işittim. Yalnızca sesini değil, soluklarını da çıplak tenimde hissettim. Boyun girintime yayılan soluk beni titrek bir soluk almaya zorladı. Onu o kadar çok özlemiştim ki, kendimi kaburga kemiklerinin tam ortasına gömmek istiyordum. Sırtımı Semih'e daha fazla yaslamam ise bu düşüncemi destekler nitelikteydi.

Bacaklarımdaki gücü ise hala toparlayamadım. Semih'in güldüğünü sırtıma yaslı olan göğsü ileri geri hareket ettiğinde anladım. Muzip bir sesle ekledi. "Sakin ol, daha ayağını yerden kesmedim." Sözlerinin işaret ettiği yeri görebilecek kadar ayık olduğumu düşünmediğim noktadaydım lâkin oldukça net bir şekilde anlamıştım. Bu, zaten hali hazırda yanan kasıklarıma su değil, benzin oldu. Ben içten içe, usul usul yanmaya başladım.

Elimdeki boş bardağı benden açıklama beklediğini unuttuğum arkadaşlarıma uzattım. Benim bir ilişkim olduğunu bilmedikleri için soran gözlerle baksalar da elimdeki bardağı alan İdil tüm sarhoşluğuna rağmen kızların ilgisini bizden uzaklaştırmıştı. Zaten alkol sebebiyle hiçbir şeyi net kavrayamayan arkadaşlarım ise dünden razı, danslarına kaldıkları yerden devam ettiler. Ne kadar iyi bir dosta sahip olduğumu düşünmek sonranın işi olduğu için kendimi tamamen sevdiğim adama odakladım.

Başımı gövdesine yaslayayarak arkama baktım. Semih mekanın parıldayan ışıklarını arkasına almıştı. Dolayısıyla yüzü tüm hatlarıyla gözlerimin önüne serilememiş olsa dahi onu görmeme engel değildi. Kirli sakallarının çerçevelediği kemikli yüzü loş ışıkta kalıyordu. Yüzüne hasretle bakmadan yapamadım. "Semih," dedim yeniden. Gözlerim yaşadığım tüm o duygu karmaşalarının meyvesi olarak dolmuştu. Titrek sesle "Çok özledim," diye söylenirken kollarından çıkmadan yönümü ona döndüm. Ellerim anında olması gereken yer orasıymış gibi sert göğsüne kondu.

Etrafımızdaki insanlar silikleşmeye devam ediyor, onsuz geçirdiğim her an daha da acı bir hatıraya dönüşüyordu. Çünkü insan görünce ne denli özlediğini daha net kavrıyordu. Semih'in kısık bakan gözleri mıknatısın iki zıt kutpu gibi benim kocaman açtığım gözlerime tutundu. Kahverengi göz renginin bu denli etkileyici olması normal miydi?

O an, ona söylemediğim doğru, yani bu gece evde olacağım desem de evde olmayışım, kapının arkasındaydı. Semih'in bu konu hakkında söyleyecekleri olduğuna adım kadar emindim lâkin o da tıpkı benim gibi bunu erteleme taraftarı olmalıydı ki "Ben de bebeğim," diyerek karşılık verdi, imada bulunmadı. Sertçe yutkunduğunu hareket eden adem elmasından anladım.

GöçükHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin