Yol 3

424 28 3
                                    

İpek daldığı labirentten kendini zorlayarak ayrıldığında güneş iyice yükselmişti. Yolun hatırı sayılır bir kısmı da geride kalmıştı. İpek hafızasını zorlayarak yol üzerinde durabilecekleri bir yerler hatırlamaya çalışırken Ateş'e seslendi.

"Ateş, uyanır mısın artık lütfen?"

Düşündüğü onca şeyden sonra sakin sakin Ateş'e seslenmek İpek'e kendini tuhaf hissettirmişti. Şimdi çizgiyi avucunda sıkı sıkı tutmuyordu da, bileğine bağlamıştı sanki. Çizgi, kendi iradesiyle İpek'e eşlik ediyordu.

"Ateş!"

Bir daha seslenirken sahip olduğu şeyin tadına vardı. Gençliklerinin dramatik etkilerinden uzak, ama hala itiş kakış içinde geçen arkadaşlıkları İpek için çok değerliydi.

Ateş'in hareketlenmesini birkaç saniye daha bekledikten sonra aklına gelen fikirle sinsi sinsi güldü. Bir elini direksiyondan çekip şoför kapısının camını sonuna kadar indirdi. Gaza yüklenerek hızını arttırırken bir yandan da arkasından yükselen homurtuyu dinledi.

"Neee!"

İpek gülmemek için dudaklarını sıkarken Ateş oturduğu yerde doğrulup ayaklarını aşağı aldı.

"İpek! Ne yapıyorsun?"

İpek gözünü yoldan ayırmadı.

"Arabayla gidelim diye peşimde geziyorsun bir haftadır. Uyuyamazsın."

Ateş başını yana yatırıp sırıttı.

"Sıkıldın sen."

"Hayır. Hatta ne kadar hareketli bir sabah geçirdiğime inanamazsın. Ama yorulmaya başladım. Duralım bir yerde."

"Sen şuna seni özledim demiyorsun da..."

İpek sinirle başını salladı.

"Ateş. Burnumun dibindesin. Neden özleyeyim seni söyler misin?"

"Cam. Esiyor."

İpek camı kapatıp aynadan Ateş'e baktı.

"Nerede duracağız?"

Ateş koltuğunda gerinip konuştu.

"İstanbul'a gidip gelirken durduğumuz yerler vardı ama kaç sene oldu İpek?"

"Telefonum sende. Bak işte. Ben hiçbirinin adını hatırlamıyorum."

Sonraki birkaç dakika Ateş'in homurdanarak İpek'in telefonunu kurcalamasıyla geçti.

"Buldum!"

İpek sıçramamaya çalıştı.

"Ateş neden bağırıyorsun?"

"Yirmi kilometre uzakta. Şimdi neresi olduğunu da söylerdim ama hatırlamazsın sen İpek hocam."

"Doğru bakıyorsun değil mi?"

Ateş telefonu İpek'e uzattı.

"Ateş araba kullanıyorum. Nasıl bakabilirim?"

"Aman be? Sana da yaranılmıyor bugün İpek hocam."

"Acıktım, yoruldum ve uykum geldi. Moladan sonra sen kullanacaksın."

"Haydi be, bak benim sunumum var. Daha sunumuma çalışacağım."

"Bahanelerinle ilgilenmiyorum. Sen istedin."

İpek Ateş'in laf yetiştirmesini beklemişti ama Ateş bir itiraz girişiminde bulunmamıştı. Mola verecekleri çay bahçesine gelene kadar yalnızca yol tarifi için İpek'le konuşmuştu.

Hekimoğlu | YasWhere stories live. Discover now