mutlu 3

227 17 15
                                    

Selamlar millet!!

Biliyorum, bu sefer kendi rekorumu da kırdım. İlk defa bir bölümün parçaları arasındaki zaman bu kadar açıldı sanırım. Ama, gerçekten de göz dolduran bahanelerim var. Ne var ki, bunları sayıp döksem bölümü değil benim bahanelerimi okumuş olursunuz, bu yüzden yapmıyorum. Sadece, dev gecikme için kocaman özürler dileyerek sizleri tuhaf notlarıma doğru alıyorum.

Bölümü orijinalinden uyarlamayı denediğim için sanırım, karakterler de olaylar da iyice dengesizleşiyor. Eğer bir noktada, karakterlerin akıl sağlığını kaybettiği gibi bir sonuca vararsanız bilin ki bir şeyleri batırmışım.

Neyse. Hepinize iyi okumalar diliyorum. Yorumlarınızı ve beğenilerinizi bekliyor olacağım.

Not: Tıbbi bilgim, birkaç ayda bir veterinere giden ortalama zeka sahibi bir kedininkiyle neredeyse aynı olduğu için, bu konularda dehşetengiz hamleler yapmış olabilirim; şimdiden affola.

                "Aşk olsun İpek. Hani gelir gelmez haber verecektin bana?"

                Orhan, elindeki kahvelerden birini İpek'in önüne bırakıp karşısına otururken homurdanıyordu.

                "Ben de bekliyorum. Düğününe çağırsaydın oldu olacak çocuğun."

                Özür dilerim Orhancığım. Bir anda hepsi üst üste geldi. Dedim ya. Ciğerlerinde gelişim geriliği var. Ultrasondan hemen önce de kasılma tarif etti."

                İpek tırnaklarını ahşap masada tıkırdatarak derin bir soluk aldı; yanaklarını şişirerek geri verdi.

                "İpek, endişelenme. Bak görürsün. Her şey yoluna girecek. Bırak şimdi hastalık falan. Kadın nasıl biri? Anlat da düşelim şu dedikodu kazanına."

                İpek başını umutsuzca iki yana salladı.

                "Yok Orhan. Çıkaramıyorum aklımdan."

                Orhan birkaç saniye boşluğa bakarak düşündü; sonra aklına bir fikir gelmiş gibi kıpırdandı.

                "Buldum. Bak şimdi. NST neredeyse yarım saat sürer. Ondan sonra zaten ya ortalık fena halde karışacak ya da her şey yoluna girecek. Bizim de o zamana kadar yapabileceğimiz hiçbir şey yok. Haydi gel bu arada dedikodumuzu yapalım. Sen de biraz rahatlarsın."

                İpek Orhan'a şaşkın bin ve itiraz dolu bir ifadeyle baktı.

                "Dedikodu için her şeyi yaparsın değil mi?"

                Orhan kıs kıs gülerek başını salladı.

                "Biliyorsun. Benim yakıtım dedikodu. Eee, anlat haydi. Nasıl birisi?"

                İpek bunu enine boyuna düşünürken kısa bir sessizlik yaşandı.

                "Bilmem? Yani, normal birisi. Böyle sokakta görsen dönüp ikinci kez bakmazsın. Normal kere normal işte. Sadece biraz, biraz suçlu gibi. Sanki hep birileri tarafından yanlışlanmaya alışmış."

                "Neden veriyormuş ki bebeği?"

                "Bilmiyorum. İlgilenmiyorum da. Yani bir şeyler çıtlattı ama, neden özellikle bana vermek istediği konusunda."

                "Nedenmiş?"

                Gülmeyeceksin."

                Orhan yüzündeki sırıtış eşliğinde İpek'i gülmeyeceğine ikna etmeye çalıştı.

Hekimoğlu | YasHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin