Gelecek

184 21 4
                                    

              Eveet herkese selamlar! (tabi buralarda kalan birileri hala varsa) Aslında bu bölümü yayınlamamalıydım. Çünkü önceki bölümüm teknik olarak bitmiş sayılmaz. Ama bunun artık kimsenin umurunda olduğunu sanmıyorum. Ve ayrıca; bu bölümün de bir devamı olmalıydı. Ama bilin bakalım ne oldu. Evet yazmadım. Yarım kalmış iki bölümün ağırlığı sürekli buralarda bir yerlerde kendini hissettiriyor. Hal böyle olunca da başka hiçbir şey yazamıyorum. Bu yüzden aslında yarım olan; ama yarım olduğunu o kadar da hissettirmeyen bu bölümü sizlerle paylaşmaktan (yok kimse işte yok anlamadın mı hala) mutluluk duyuyorum.

GELECEK

Yazın acımasız sıcağını biraz olsun bastırmak için elinde sallayıp durduğu dergiyi önündeki masaya atıp bıkkınlıkla ofladı. Gelişigüzel bir şekilde topladığı saçlarını tokasından kurtarıp omuzlarına düşmelerine izin verdi. Saçlarını parmaklarıyla düzeltirken ayaklandı ve odasından o gün için son kez ayrıldı.

"Hayatım? Çıkıyor musun?"

Asansörlerin önüne gelmişti ki, ofisinden çıkmakta olan Orhan'ın sorusuyla yönünü yeniden koridora çevirdi.

"Evet çıkıyorum. Yoksa delireceğim sıcaktan. Evde en azından klima var. Anlamıyorum ki nasıl bu kadar sıcak olabilir? Salgından da bıktım artık. Klimaları geri istiyorum ben."

İpek ne yaptığını fark edip sustu. Koridor, içinde bulunduğu bıkkınlık bulutunu savuşturmak için uygun yer değildi. Odağı başka tarafa çevirmeyi denedi.

"Sen çıkmıyor musun daha?"

Orhan kapısını kapatıp İpek'in yanına ilerlemeye koyuldu.

"Anca çıkıyorum ben de. Toparlamam gereken işler vardı."

İkili önlerinde açılan kapıdan asansöre geçtiler.

"Hazır seninki peşinde gezmiyorken bir kahve içelim mi?"

Orhan İpek'in sorusuna sırıttı.

"Olur. Ama çok dillendirme. Malum olur şimdi."

İpek gülerek başını salladı.

"Nerelerde o sahi? Bugün hiç gelmedi. Polikliniğini de sessiz sedasız yapmış? Senin tependeydi herhalde bütün gün."

Orhan İpek'in çıkarımını başıyla yanlışlarken giriş katta asansörden dışarı çıktılar.

"Yok, ben de senin tepende geziyordur diye düşündüm."

İpek yüzüne vuran vantilatörün etkisiyle dağılan saçlarını toparlamaya uğraştı bir süre.

"Yaktıracağım bu makinaları. İnsanın saçını başını dağıtıyorlar."

"E ama klima da fena çarpıyor insanı."

"Bir şey olmaz. Koridorda da çarpmaz herhalde."

İpek bu sefer de arkasından gelen esintiyle dağılan saçlarını yeniden düzeltirken homurdandı.

"Kutuplara taşınacağım ben. Emekli olduğumda fok çiftliği kuracağım."

Orhan İpek'in söylenmelerine güldü.

"Tamam. Ama şimdi bir kahve için Sibirya'ya gitmek olmaz biliyorsun. Nereye gitsek?"

You've reached the end of published parts.

⏰ Last updated: Jan 06 ⏰

Add this story to your Library to get notified about new parts!

Hekimoğlu | YasWhere stories live. Discover now