BÖLÜM 21: BİR ÖLÜNÜN PENÇESİNDE

317 24 84
                                    

*Beginning of the End Movement VII*

Harun'la buluşacağımız yere gitmek için otobüse bindim. Yoldayken işe gidemeyeceğimi de Ömer Abi'ye bildirmiştim, büyük ihtimalle saatlerde kayma yaptırdığımdan kızgınlığının sonucunu maaşıma yansıtacaktı. Üstümdeki gerginliği bir türlü atamıyordum, Harun'un bana neler söyleyeceği merak konusuydu. Konuşacaklarımızın aramızda kalmasını istediğinin farkındaydım, zaten otobüsten indiğimde onu parkta değil de ormanlık alanın derinliklerinde görmüştüm. Parktan geçerken göz ucuyla etrafa bakındım. Oldukça sakindi; kış ayının etkisiyle ağaçlar kurumuş, dün gece yağan yağmur ormanlık arazideki toprağı iyice yumuşatmıştı. Harun yerinde duramayan bir öfkeyle sağa sola yürüyordu. Hatta ona yaklaşana kadar saçlarını birkaç kez karıştırarak kendini yatıştırmaya çalıştığını anladım.

"Harun?"

Sesimi duymasıyla arkasına dönüp bana bakması bir oldu. "Bir an beni ekeceksin sandım!"

Tam onun karşısında durdum ve dikkatle tepkilerini inceledim: "Bana neler olduğunu anlat. Özmen Sazak neden beni takip ediyordu?"

"Özmen Sazak sadece bir yem, asıl tasmanın ucunu tutanı sorgulamanı beklerdim Ogün."

"Neyi kastediyorsun Harun?"

Cebinden bir kâğıt parçası çıkardı. Birkaç kat büktüğü kâğıdı açıp bana doğru uzattığında onun elinden aldım. "Babam ölmeden iki gün önce hesabından yüklü bir miktarda para çekmiş."

Kâğıttaki tutarlara ve Yavuz Başaran'ın hesap hareketlerine hızla göz gezdirdim. "Beş gün önce de hesabına yüz bin yatırılmış."

Bana katılan bir hisle başını salladı: "Hem de tek seferde."

Anlamayan gözlerle Harun'a baktım: "Ya kara para aklıyordu ya da yaptığı bir işin karşılığını alıyordu, öyle mi?"

"İkisi de değil, Ogün... İyice bak, hesap bir hafta öncesinde hareketsiz. Kara para aklayacaksa veya yaptığı bir işin kazancını sağlayacaksa neden aktif kullandığı bir hesabı heba etsin ki? Ayrıca bir hesap oluşturup bankalar arası bu olayı çözebilirdi ama bu düşüncesizce yapılan bir davranış! Bir şeyler çok hızlı gelişmiş ve hesabına atılan parayı direkt çekip almış."

"Babamda olduğu gibi..."

"Aynen öyle."

"Babam Sezgin'e vermişti, Sezgin de Özmen'e..."

"Özmen'in parayı kim için topladığını unutma, Ogün."

"Caner için," diye soludum dişlerimin arasından.

Harun öfkeyle başını salladı. "Resmen her şey tekrarlanıyor, Ogün. Babam mesai saatlerinde olmasına rağmen şehir dışına çıkmış, aracı yol kenarındayken de karşıdan hızla gelen kamyonet babama çarpmış. Bunun bir tesadüf olduğuna inanabilirdim, eğer ölmeden bir saat önce bana attığı mesajı görmeseydim..."

Telefonunu çıkarıp ekranını bana çevirdi. Mesajı SMS yoluyla atmıştı: "Şehre geri dön Harun, evde olman gerekiyor. Sana ihtiyacım var."

Birkaç saniye ne diyeceğimi bilemedim, öylece mesaja ve Harun'a baktım. Kanıtlarını sunuyordu, her şeyin tekrarlandığından emindi ama ben artık geri dönüp Caner'le yüzleşecek güçte değildim. Harun'un acısı henüz tazeydi. Yaşadıklarını idrak etmek yerine aynı şeyleri yaşatmayı arzuluyordu. Biliyorum çünkü ben de böyleydim. Bedenen varlığımı koruduğum dünyada ruhumu bir an olsun bulamıyor, dipsiz mahzenlerde de anılarımla boğuşuyordum. Orası soğuk ve kimsesiz olduğun bir yerdi. Ölüm dahi yitirilmiş bir histen ibaretti.

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin