BÖLÜM 5: KÜF TUTMUŞ YEMİNLER

1K 74 26
                                    

Bölüm Müziği: Age of Resonance

Kaldırımın üzerine yığılan gölgemi eze eze ilerliyordum. Gün dinmek üzereydi. Sokak lambaları çoktan açılmış, koyu maviliğini sürgün ettirdiği bulutların hemen altında da insanoğluna ufak bir karmaşa yaratmıştı. Yürüyordum, evimize doğru. Adımlarım sakindi. Cebimde bugün aldığım maaşım vardı. Yarın babamın ilaçlarını almaya gidecektim, bu yüzden paranın bir miktarını çoktan ayırmıştım. Geriye kalan kısımla da evimize bir şeyler aldım. Ve o çok sevdiği levreklerden de... Bugün bahçede ufak bir mangal keyfi yapacaktım ona. Geçen hafta mangalın nasıl yakıldığını öğrendim. Kömürüm bile hazırdı! Sadece alkol alamamıştım babama. Dursun Amca, babama aldığımı söylesem de yaşımdan dolayı bana veremeyeceğini bir kez daha dile getirmişti.

Evin ufak basamaklarını tırmandım. Poşetleri bir elimde toplayarak cebimden anahtarı çıkardım ve evin kapısını açtım. Kapıyı ardıma kapatırken bir yandan da ayakkabılarımı çıkarıyordum. "Bugün seni paşalar gibi ağırlayacağım, Behzat Enes," diye seslendim içeriye, gülümseyerek. "Sana istediğin balıklardan aldım."

Fakat salona girmemle hem ilerleyen adımlarım durmuş, hem de yüzümdeki gülümsemeyi yitirmiştim. Ertan Hoca'ya baktım şaşkın gözlerle. Zamanla bakışlarım tam karşısında oturan babamı bulmuştu. Bana bakmıyordu. Daha çok kasılan çenesiyle pencereden dışarıya bakıyor ve kendini sakinleştirmeye çalışıyor gibiydi.

"Hoş geldin, Ogün."

Bakışlarım tekrardan Ertan Hoca'yı buldu. Oturduğu koltuğun diğer tarafını göstermişti bana. "Otursana."

Bir süre hareket edemesem de sonunda elimdeki poşetleri zemine bırakmış ve sakin adımlarla koltuğa doğru ilerlemiştim. Otururken bile babamı izliyordum, ama o ısrarla başka şeylere bakmaya devam etti. Koltuğun kol yaslamalık yerine dayadığı eline düştü gözlerim. Kasılan parmaklarını gevşetmek ister gibi hareketlendiriyordu. Sinirleniyordu. Biliyorum. Soluduğum havada bunu hissedebiliyordum...

"Sana ulaşmaya çalıştım ama bana geri dönüş yapmadın, Ogün. Ben de sizi görmek için geldim."

Bakışlarımı tam olarak ona çevirmesem de Ertan Hoca'nın dizkapaklarına yasladığı ve birbirine kenetlediği ellerini izliyordum. "İşlerim vardı, hocam," diye fısıldadım.

"Anlıyorum..." Ardından Ertan Hoca keskin soluğunu dışarıya saldı, fakat bu iliklerimize kadar işleyen soğuğun ilk kıvılcımı olmuştu. "Behzat Bey, Ogün burada diye söylemiyorum, o gerçekten çok çalışkan bir çocuk. Gelecek vaat ediyor. Birçok öğrenciye örnek olarak gösterdiğimiz birisinden bahsediyorum. Böylesine saygılı bir çocuk yetiştirdiğiniz için size çok teşekkür ederiz. Eğer ki gücünüz yetmiyorsa, ben Ogün'ün okul masraflarını karşılamaya hazırım."

Ertan Hoca'nın söylediklerinin üzerinden dakikalar geçmiş olsa da babam hâlâ tepkisizdi. Bir an onu duyup duymadığından şüphe etmeye başlamıştım, ta ki bakışlarını ağır bir şekilde Ertan Hoca'ya çevirinceye kadar... "Ogün, Ertan Bey'e kapıya kadar eşlik et."

"Behzat Bey..." diye söze başladığında babam susmasını ister gibi elini havaya kaldırmıştı.

"Lütfen."

Havaya kaldırdığı eli bu sefer kapıyı göstermişti. Ertan Hoca, iç çekerek kafasını sağa sola salladı ve ayağa kalktı. Ben de ayaklandım. Kapıya doğru birlikte yürüdük. Ona kapıyı açtığımda tatsız bir ifadeyle beni izlediğini görebilmiştim. İşte o zaman kapının ağzına çıkmış olsak da derdinin gitmek değil de, benimle konuşmak olduğunu anlayabilmiştim. "Ogün, babanla bir kez daha konuşmaya çalışacağım. Her neye kızgın bilmiyorum ama babanın da çok iyi birisi olduğuna inanıyorum. Bir şey olursa beni ara. Gün veya saat fark etmez, sana kapım hep açık... Unutma, olur mu?"

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin