BÖLÜM 23: GÖMÜLÜ SIRLAR

1.6K 100 100
                                    

*Marco Beltrami - Wales*

Furkan burnundaki kanı defalarca kez koluna silerek acısını dindirmeye, bir yandan da aracı sürmeye çalışıyordu. Bense hemen yan koltukta oturuyor ve ona doğrulttuğum silahla beni Caner'e götürmesini sabırla bekliyordum. Birkaç kez konuşma girişimlerinde bulunsa da namlunun ucunu boynuna bastırdım. Yalanlarını dinleyecek zamanım yoktu, bunu aylar öncesinde yapmam gerekiyordu. O eve girip Caner'i katletmeli, hatta Tanrı'dan kendi ölümümü de dilemeliydim. Kötülüğü durdurmanın en iyi yolu bastırılmış karanlığımı özgür bırakmamdı ancak Mısra'nın yanıma getirilişi ve mucizevi bir şekilde o gece benimle konuşmaya çalışması bütün olası ihtimallerimi altüst etmişti. Beklenen sonucu doğuramadığım için Mısra şu anda yoğun bakımda yatıyordu. Değil ölümü teğet geçmesi, sadece canını yaktığı için bile onu lime lime etmeden içim soğumayacaktı.

Bu yarım kalmış bir katledilişti.

Ve ben buna artık son vermek zorundaydım.

Furkan, ormanlık bir yola dönüş yaptığında engebeli ve taşlı toprakta araç sarsılmaya başladı. Etrafımızı çevreleyen ağaçların silik görüntüsü hiç yabancı gelmiyordu, Caner hâlâ aynı evde gizleniyor olmalıydı. Yaklaşık yirmi dakikalık ormanlık alandaki yolculuğumuzdan sonra zihnime iyice yer edinen o dağ evinin birkaç metre uzağında durduk. Eve yaklaşmadan önce farları söndürmesini istediğim Furkan'ın dikkatleri üzerine çekecek başka bir şey yapmasını bekledim fakat o kontağı çevirip benimle konuşmayı yeğledi.

"Ogün..." bitkin bir halde gözlerime baktığında bunu yapmamı istemediğini anladım. "O eve girme, bu işi bana bırak."

"Bunu üç ay öncesinde de söylemiştin, Furkan!"

"Bilmediğin çok şey var, Ogün."

Nefret içinde ona başımı sağa sola salladım: "Beni kandırmak hoşuna gidiyor, değil mi?"

"Seni kandırmadım! O..." deyip sustu ve öfkeyle etrafına bakındı. "...anlatamam." Bakışları tekrardan beni buldu, ruhuna kadar sızan yorgunluğu anbean görebiliyordum. "Bunları sana burada anlatamam. Lütfen bir aptallık yapma, benimle geri dön."

"Ne sen ne de ben hiçbir yere gitmiyoruz!"

"Zarar görmeni istemiyorum, Ogün. Kimsenin zarar görmesini istemiyorum ama yapabileceklerim sınırlı! Zamana ihtiyacım var!"

"Benim zamanım kalmadı, Furkan. Caner olacak o piç önce babamı öldürdü, şimdi de Mısra'nın peşinde!"

"Ne?" anlamayan gözlerle bana baktı. "Neden Mısra'nın peşinde olsun ki?"

"Senin gittiğin yoldan gidiyor olmalı..." sözlerimden sonra çatık kaşları çözüldü ve pişmanlıkla beni izledi.

"Bak, Ogün..."

Kızgınlıkla sözünü kestim: "Ne dersen de Furkan, artık yalanlarına karnım tok!"

"Caner, benim babam değil!"

"Siktir git!"

"Ogün, o eve girme. Oradan sağ çıkamazsın."

"O da sağ çıkamayacak."

"Ogün..." Beni durdurmak için atıldığında silahımın kabzasını onun başına gömdüm. Güçlü bir vuruş sayılmazdı, yine de Furkan darbenin etkisiyle diğer tarafa savruldu. Ansızın bileğindeki soğukluğu hissetmiş olmalı ki acıya aldırış etmeden çatık kaşlarıyla elini kelepçelediğim direksiyona baktı. "Ne yapıyorsun sen Ogün!?"

Kontağa taktığı anahtarı da alıp cebime attıktan sonra kapıyı açtım. "Umarım yanılmıyorsundur, Furkan." Araçtan inerken omzumun üzerinden Furkan'ın şaşkınlıkla beni izleyen gözlerine baktım. "Tanrı'ya inanıyorsan oradan sağ çıkan halimi görmemek için dua et."

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin