FİNAL: SON PERDE OYUNU

2.3K 112 159
                                    

*Abel Korzeniowski - Table for Two*

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

*Abel Korzeniowski - Table for Two*

Zihnimde dinmek bilmeyen bir savaş varken bedenim bu arbedenin içinde yok olan bir ruhu canlandırıyordu. Gömülü hislerin ötesinde bir yarım kalmışlık, bir daha dönememe laneti vardı; eğer şimdi yaşayamayacaksam hayatı, benden geriye kim kalmış olacaktı?

Soyut birkaç düşüncenin karnıma bastırdığım parmaklarımın arasından sızarak soğumaya başladığının bilincindeydim. Zamanım daralıyordu. Sanki dört tarafı duvarlarla çevrili bir geçmişin parçasıydım. Kadranlar, saniyeleri ileriye götürdükçe geçmişe de bir o kadar ait oluyordum. Mezarını yaşar mıydı gözlerin? Hiç bakamasan da bir yansımayı görür gibi sessizliğini anlamlandırabilir miydi Azrail'in? Kime boyun eğmiştim ben böyle; Tanrı'nın bana adadığı kadere mi yoksa tek bir kurşunuyla yıkıldığım kuluna mı? Bu nasıl bir mağlubiyetti, daha içimdeki savaş bitmeden kendimi öldürebildiğim...

Artık nefeslerim bana yetmiyordu. Kesik kesik nefes borumu aşan soluklarımın bu denli yakıcı olacağını düşünmezdim. Buğulu bir perdenin ardından dünyayı izleyen gözlerimi birkaç kez kırpıştırdım ve başımı kaldırıp Caner'in kutladığı zafere bakmak istedim ancak o an tanık olduğum manzara beni şaşkına uğrattı.

Caner'in iki yana düşen kollarını gördüm, az önce ateşlediği tabancası parmaklarının arasından sıyrılıp boşluğa çakıldı. Başı geriye doğru düşerken boynuna ince bir yol izleyen kan çizgileriyle duraksadım. Bakışlarım, hâlâ Caner'e nişan almış bir şekilde duran Tufan'a döndü. Tüm kızgınlığıyla soluduğu nefesleri göğsüne sığmakta güçlük çekiyor gibiydi. Hızla kalkıp yükselen göğüs kafesini sakinleştiremedi, elindeki silahı ağır ağır indirerek omzunun üzerinden bana baktı. Kıpkırmızı olan göz hareleri bir cehennemi andırmıyordu, cehennemin kendisine dönüşüyordu. İçinde bir yerlerde alev alan hislerinin her şeyi yok edecek bir ölümcüllüğe nasıl ulaştığını biliyordum. Kontrolünü kaybetmişti. Canı öyle çok yanmıştı ki artık bütün dünyaya kıyameti yaşatmak isteyen bir çocuktu kendisi. İlk kez Tufan'a bakarken kendimi izliyor gibi hissettim. Aynı boşluğun içinde, bambaşka acıların eşiğinde öylece birbirimize baktık ve zamanın bizim için durmasını diledik.

"Git buradan," diye soludu dişlerinin arasından. Yüzünü kaplayan öfkeye tezat bir damla gözyaşı yanağını sıyırarak boşluğa düştü. Cebinden çıkardığı anahtarı bana doğru attı. Anahtar çakıldığı zeminde ayakucuma kadar sürüklenmişti. "Kapının önündeki mavi araba benim. Onu alıp gözden kaybol."

Karnıma bastırdığım elimle hareketlenmeye çalıştım. Yerdeki anahtarı aldığımda ve güç bela ayağa kalkmayı başardığımda Tufan'ın henüz Caner'i öldürdüğünün bilincinde olduğunu sanmıyordum. "Tufan..."

"Git buradan, Ogün." Kısık sesi, zihninin uyanmaya hazır olduğuna işaretti.

Kabullenmek için yalnız olmaya ihtiyacı vardı.

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin