BÖLÜM 15: DİNGİN YARALARDAN GEÇMİŞTİR HER FIRTINA

535 51 66
                                    

*Çağan Şengül - Benimle Kal*

Pencereleri sıkı kapat. Üşümesin hislerin. Buz kesmesin tüm insanlığa. Buna izin verme bacaksız. Üzerine dağılmasın gece. Bembeyaz tenine gömülür kalır sessizliğim. Hep aynı yerde susmuş oluruz da kimse bilmez içinde sıkışıp kaldığımız o mezarlıkları. Ama ben seni hissederim. Yaralarını dinlerim. Kırgınlığınla konuşurum. Korktuklarına sarılırım. Mutluluğuna tutunurum. Bilmezler bunu bacaksız. Seni saniye saniye yaşayabildiğimi anlamazlar. Hani sevgidir adı ya... Milyonlarca şiirler, öyküler yazılmış olan duygunun karşılığıdır kendisi. Sanırlar ki aşk sadece gösterdiğin kadar vardır avuçlarında. Oysa ne gemiler kalktı da o limandan, feda edilen aşklara dökülen hiçbir ağıt son bulmadı dünyada...

Yürüdüğüm caddenin sokak lambaları o kadar sönük bir hisle yanıyordu ki, zemine düşen gölgem dâhi geceyle çoktan bütünleşmişti. Kapüşonumu başıma geçirdikten sonra ellerimi cebime sokmuştum. Sakin adımlarla ilerlemeye devam ettim. Caddenin tok sessizliği de hemen ardımdaydı. Benimle ilerliyordu. İkimizin de konuşmaya gücü yoktu. Gözlerimi kaldırıp göğe baktım birkaç saniyeliğine. Bugün hava bulutluydu. Yıldızları gizlemişti, ama aralarında tek tük gözüken yıldızın yansımasıyla karşılaştığımda buruk bir gülümsemeyle selamlamıştım onları.

Eminim, içlerinde Pulsar da vardı.

Durum ne kadar kötü olursa olsun, asla Dünya'yı izlemeye son veremeyen o yıldız...

"Doğrusu ekildiğimi düşünmeye başlamıştım, Ogün."

Harun'un sitemine aldırış etmedim. Sakin adımlarımla aramızdaki mesafeyi kapatmıştım. "Diğer çocuklar nerde?"

"Haklıymışsın," diye bir iç çekerken onun tam karşısında durmuştum. "Caner'e dair birkaç iz bulduk. Araştırıyoruz..."

"Söylemiştim dememi mi bekliyorsun?"

"Hayır." Harun iç çekerek başını sağa sola salladı, bir yandan da endişeli gözlerle etrafa bakınıyordu. "İşin içinde kirli polislerin olduğunu bana ne zaman söyleyecektin, Ogün?"

"Babandan mı öğrendin?"

"Ne?"

"Harun..." Başımı yana doğru yatırarak onun gözlerinin içine bakmıştım. "Amacım babanı açık etmek değil, benim hedefimde siz yoksunuz."

Harun çatık kaşlarıyla bir süre öylece beni izledi. Düşünceliydi. Ne yapması gerektiğini bilmiyor gibiydi. "Babam da Behzat Enes'le aynı ekibin içindeymiş."

"Ama olaya dâhil olmadı."

"Ogün..."

"Harun, babana güvenin yoksa bu benim sorunum değil."

Keskin soluğunu bir anda dudaklarının arasından süzdüğü için soğuk havanın etkisiyle bir buhar oluşturmuştu. "Ogün olur da seninle karşı karşıya gelirsek..." Cümleye devam etmek istemiyor gibi sustu. Bir eliyle yüzünü ovuşturdu. Daha çok ayıkmaya çalışıyor gibiydi. "Sikeyim! Ben sana..." Nefes nefese kalmış bir şekilde başını çevirip bana baktı. Gözlerindeki ifadede artık tek bir duygu vardı. "Sana sıkamam."

Vicdan.

"Biliyorum," diye fısıldadım. "Ben de sana yapamam."

Öylece durduk. Olduğumuz yerde... Hâlâ soluklarını dindirmekte güçlük çekiyordu. Etrafına bakındı. Yüzündeki o paramparça olmuş ifadeyi bozmaya çalıştı. Ben de onu izledim. Hiçbir şey yapmadan... Günlerdir beni durdurmaya çalışan çocuk bu sefer durdurmak için çabalamamıştı, sadece karşı karşıya gelmemizden korkmuştu. Çünkü biliyordu ki o yuvasından çıkan kurşun gerçek bir cinayeti işlemiş olsa da geride kalan boş kovanları diğerlerinin hayatını da zehir edecekti.

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin