BÖLÜM 23: BİR YALAN KALSIN SENDEN

1.7K 159 42
                                    

Bölüm Müziği: Fatih Ermetin - Çünkü Sen

Tek bir gözyaşımızda boğulan ben, yıldızları ağladım o gece... Koca okyanusları aşıp gelen denizkızı, kendi maviliğinde öldürüldü o gece... Karanlık sokakları koşan kız, Dünya'ya düşüp sönen Pulsar'la öldü o gece... Dilekler, ölen yıldızlarla kabul oldu. 8 adımlık mesafe, birbirini tamamladı. İkiye bölündü, öldüğüyle kalmadı. Ölümü hissetti, toprak olmasıyla durmadı. Yağmur yağdı, çiçeklerin fısıltısına muhtaç kaldı...

Sararmış takvim yapraklarının arkasına yazdım onu. Düşen tarihlerin arasına saklandım. Yarın oldu. Bir diğer gün... Sonraki gün... Ve son gün... Bu gece 12. gecemizdi. Ve ben tam 4 gündür Ogün'e ulaşamıyordum. Telefonlarımı açmıyordu. Evinde yoktu. Eski okul binasında... Gittiğimiz o sokak aralarında... Hiçbir yerde yoktu. Gitmişti. 12 gece dolmadan, arkasını dönüp gitmişti.

Günlerdir ölü gibiydim. Evimize gelmemek için çabalıyordum, doğal olarak birkaç gündür Tekin Amcam'ın evinde sabahlıyordum. Fakat bu gece 12. gecemizdi. Belki son kez bile olsa onunla vedalaşmama izin verirdi... Bu sebepten annemin yüzüne dâhi bakmak istemesem de kendi odama geçmiştim. Bir elimde telefon, diğerinde Ogün'le olan fotoğrafımız vardı. Bunu Yaren çekmişti. Parkta birbirimizin ağzına sokuşturduğumuz keki çiğnemekte zorlanırken, kendi ağzımızı kapatmış, bir yandan da gülmemek için çabalıyorduk. Bu çirkin resmi o kadar çok seviyordum ki, her ağladığımda buna bakıp ansızın gülebiliyordum. Belki annem geçirdiğim krizlerin sebebini Ogün sanmasaydı, diğer fotoğraflarımızı da o yakmadan kurtarabilirdim. Ama şimdi sadece birkaç anının fotoğrafı kalmıştı avuçlarımda. Gerisi zihnimde... Ve biraz da, kalbimde...

Ogün, her zaman konuşmamı istemişti. Hatta bunun için çok fazla çabalamıştı. Avuçlarıma fısıldayarak konuşturmaya çalışmıştı beni. Yeni yeni öğrendiği doktorlara götürmüş ve ilaçlar almama sebep olmuştu. Ama ne olursa olsun, bir daha konuşamamıştım. Ben hep en son babamın kanlar içinde kalan yüzüyle konuştuklarımda kalmıştım. O günden sonra bu rahatsızlığım söküp almıştı kelimelerimi. Konuşmak için çabaladığımda çıkardığım o saçma sapan seslere tahammül edemiyordum. İnsanların konuşamadığımı fark ettiğinde bana gülmelerine... Onlara derdimi anlatamamaktan... Hepsinden nefret ediyordum. Ogün Enes, konuşamamamı asla kabullenmedi. Kabullenmediği gibi de bu sebepten biten ilişkimizi ona tam olarak açıklayamamıştım. Diksiyonu düzgün olan adama, ahraz bir kız yakışmazdı. Böylesine mutlu ve neşeli bir Ogün Enes'in hayatındaki o koca taş parçası olamazdım. O, benim gibi birisine muhtaç değildi. Onun hayalleri vardı... Benim yoktu. İşte bunu fark ettiğim gün kopmuştu aramızdaki o kör düğüm...

Bacaksız...

Telefonumdaki mesaja bir an inanamadım. Elimdeki fotoğrafı bırakıp alelacele ekran kilidini açarken heyecandan parmaklarımın titrediğini fark edebilmiştim. Ogün bana mesaj atmıştı... Günlerdir ulaşamadığım çocuk 12. gecemizde bana geri dönmüştü.

Neredesin Ogün?

Oturuyorum.

Nerde?

Bir kaldırımda.

Şu manzarası güzel olan kaldırım mı?

Evet.

Pencereye bak.

Kaşlarımın çatıklığı kendiliğinden çözülürken birkaç saniye öylece kalakalmıştım. Ardından oturduğum yataktan kalkıp pencereye doğru ilerlemiştim. Perdeyi araladığımda, pencerenin karşı tarafında kalan kaldırıma oturduğunu görebilmiştim. Buruk bir gülümseme sızdı dudaklarımın arasına. Bana öfkeli olduğunu düşündüğüm zamanlarda bile buraya mı gelmişti yani? Manzarası güzel dediği yer, en başından beri benim pencerem miydi? Belki de Ogün Enes hep onun gittiğini düşünmemi istemişti, hem de bana bu kadar yakınken...

12 GECE | OGÜN ENESHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin