3. bölüm

1.3K 227 79
                                    

"Abi hadi kalk parka gideceğiz" dedi biricik kardeşim Zümra
Hayır anlamıyorum bu yazın sıcağında parkta nasıl eğlenebiliyorlar.

"Hadi Zümra gel abim bizi götürmüyor anneme söyleyelim." Dedi Zümra'nın ikizi Eymen ve benim gıcık kardeşim
"Hop oğlum sende beni şikayet etmeye ne meraklı çıktın." Dedim yapay bir sinirle

"Eee abi gidiyor muyuz?"diyerek bana sarıldı Zümra. İkiz ama çok zıttılar. Zümra ne kadar usluysa, Eymen o kadar yaramazdı.

"Abicim bak hava çok sıcak bahçede oynasanız olmaz mı?" Diye soru yönelttim cevabını bildiğim halde. Küçük kaşlarını çatarak Zümra konuştu.

"Hayır abi ya ben salıncakta sallanmak istiyorum."

"Tamam başımın belaları kalkın gidelim parka." Dedim bıkınca

Yuppi diyerek etrafta koşuşturmaya başladılar. Bu sevinçlerini görmek her defasında beni mutlu ediyordu.

Ayakkabılarımızı giyip dışarı çıkıyorduk. Karşı evdeki hareketliliği görünce bakışlarımı Yusuf dedenin evine çevirdim. Bir araba kapıda durmuştu ve içinden Kerem çıkmıştı. Ön kapılar açılınca da Muhammed abi ile Azra abla çıkmıştı. Yusuf dede koşarak yanlarına geliyordu. Keşke benim dedem de yaşasaydı diye düşünmedim değil onu çok özlemiştim.

Arabanın arka kapısı birden açılınca kafamı o tarafa çevirdim. Kapalı bir kız kapıyı çarparak sert bakışlar atıyordu. Gözleri çok koyu bir renk gözüküyordu, büyük ihtimalle koyu kahveydi ve çok sinirli bir şekilde etrafa bakıyordu.

"Noldu Özünüm" dedi Yusuf dede
Site çok sessiz olduğu için herkes birbirini duyuyordu ondan dolayı sesleri bana rahat bir şekilde geliyordu. Adının Özün olduğunu öğrendiğim kız,

"Dede boşver her zaman ki gıcıklığını yaptı Kerem işte" deyip Yusuf dedenin elini öptü. Ve adımlarını bahçeye atar atmaz.

"Yaaa dede lavanta ekmişsin." Diye heyecanla bağırdı. Daha deminki yüzü sirke satan kız adeta yok olmuştu.

"Abii!" Eymen'in sesiyle bakışlarımı
Eymen'e çevirdim.

"Noldu abicim niye bağırıyorsun?"

"Sabahtan beri sana bir şey anlatıyorum ama beni dinlemiyorsun ki" dedi. Benimle mi konuşuyordu hiç sesi gelmemişti oysa

"Tamam ben duymamışım tekrar anlatır mısın abicim?" Dedim kendimi affetirmek için.

"Hayır istemiyorum anlatmayacağım." Dedi biliyordum ki Eymen anlatmayacağım dediyse anlatmazdı.

"Tamam yav düşün önüme parka gidiyoruz."

Biraz yürüdükten sonra parka girmiştim ki, kaydıraktan kayan bir adet Enes gördüm. Bu çocuk gerçekten iyi değildi. Liseden beri peşimdeydi, üniversiteyi bile bitirdim hâlâ yanımda ama iyi ki de yanımdaydı.

"Ne yapıyorsun burada Enes?"

"Ne yapıyor gibi gözüküyorum acaba Asaf" dedi sırıtarak.

"Evet ilkokul zamanlarını özledin galiba" dedim kahkaha atarak.

"Ne var oğlum bu park sadece Zümra ve Eymen eğlensin diye mi var öyle bir kural varda benim mi haberim yok." Diye ciddileşti.

"Tamam ya ne yapıyorsan yap."
Enes parkta koşarak salıncağa oturunca, kahkaha attım aslında oturamıyordu da zorla oturmaya çalışıyordu.

"Ne gülüyorsun oğlum." Dedi sinirle
"Niye mi gülüyorum oğlum eşek kadar herif oldun onun içine nasıl sığacaksın." Dedim gülümsemeye devam ederek.
"Asaf beni sallasana ya" dedi gözlerimi irice açarak,
"Dalga mı geçiyorsun?" Dedim
"Hadi oğlum ya" dedi yapmacık bir gülümseme ile banktan ayağa kalkarak salıncağın arkasına geçtim.

"Sen bunu istedin" diyerek salıncağı son hızla sallamaya başladım. Bütün sitede Enes'in bağırması ve benim kahkalarım yankılandı.

Bir süre sonra, "Tamam Asaf yeter" diye bir kaç defa söyledi. Evet artık bırakma zamanı gelmişti. Yavaşça salıncağı bıraktım. Duran salıncaktan Enes indi 'sen görürsün' bakışları atıyordu. Biraz daha Zümra ile Eymen oynadıktan sonra,

"Haydi eve gidiyoruz" diyerek yürümeye başladım. Peşimden koşarak eve doğru gidiyorduk ve tabi ki Eneste peşimizden geliyordu. Buğlem'in evinin önünden tam geçecektik ki Buğlem ve Yusuf dedenin torunu Özün'ün sarıldığını gördüm. Galiba birbirlerini tanıyorlardı. O kadar sıkı sarılmıştılar ki uzun zamandır birbirlerini görmemişler gibiydiler. Birde yüzlerinden düşmeyen bir gülümseme vardı.

"Buğlem!" Enes'in seslenmesi ile kafamı o tarafa çevirdim. Evet Enes her zaman ki gibi Buğlem'i görünce koşmaya başlamıştı. Bende Enes'i takip ederek yanlarına geldim. Buğlem şaşkınca Enes'e bakarken Özün hiç bizim tarafımıza bakmıyordu hatta daha demin gülümsemiyormuş gibi yüzü asıktı.

Buğlem "Ne oldu Enes?" Diye sordu
"Hiç bir şey olmadı seni görünce yanına geleyim dedim." Dedi "Eee nasılsın?" Diye de ekledi.

"İyiyim sağ ol Enes"
Enes yavaş yavaş kafasını Özün'e doğru çevirip,
"Sensin o arkadaş değil mi?" Dedi birden. Herkes şok olmuş bir şekilde bakarken, ben anlamıştım neyi kastetiğini.

"Anlamadım hangi arkadaş?" dedi Özün düz bir ses tonuyla, Buğlem ise hâlâ anlamaya çalışıyordu.
"Sevgili konusunda bahseden kişi" Buğlem anlamıştı ki konuşmaya başladı.
"Evet Enes o da ne alaka şuan" dedi.
Gerçekten o sözleri Özün mü söylemişti?

"Hiç o arkadaşını çok merak ediyordum da" dedi
Özün ise bakışlarını Buğlem'e çevirip,
"Hiç bir şey anlamadım." Dedi
"Ben sana sonra anlatırım Özün"dedi Buğlem.

"Aaa ismin ne kadar güzelmiş." Dedi benim biricik Zümram. Özün bakışlarını Zümraya çevirip, ufaktan gülümsedi sanki gülümsemekten çekiniyormuş gibiydi.

"Teşekkür ederim ufaklık senin adın ne bakalım?"
"Benim adım Zümra" dedi küçük kardeşim.
"Senin ismin de çok güzel" dedi Özün o sıra bakışları beni buldu. Saniyelik bir bakışmadan sonra gözlerini kaçırdı.
"Buğlem biz sizi rahatsız ettik haydi Enes biz gidelim." Dedim Enes omuz silkerek
"Tamam hadi gidelim" dedi yürüyerek eve gittikten sonra nedensizce Özün'ün neden bu kadar durgun olduğu aklıma takılmıştı.





Selam sevgili okurlarım beni yorumlarınızdan ve oylarınızdan mahrum bırakmayın. Kendinize iyi bakın 💜

Sen duydun mu sustuklarımı? |Yarı texting|Where stories live. Discover now